İnsanlığın yapay zekayla hesaplaşması

"Gelecek, geleceğe hükmedenlerin olacaktır." Bu cümle, içinde yaşadığımız dijital çağın mottosu gibi. Zira bugün sinema da, müzik de, düşünce biçimleri de birer algoritmanın süzgecinden geçiyor. Disney'in kült serisi Tron, tam da bu tartışmanın merkezinde yeniden doğuyor. İlki 1982 yılında sinemaseverlerle buluşan ve 2010 yılında ise devam filmi gelen Disney'in kült bilimkurgu serisi Tron, üçüncü filmiyle vizyondaki yerini aldı. İlk film bilgisayarın iç dünyasına bir yolculuktu; 2010'da ise dijital evrenin sınırlarını genişletmişti. Şimdi, Tron Ares ile karşımızda daha felsefi, daha tehlikeli bir soruyla duruyor: Eğer bir yapay zekâ insanlık adına karar vermeye başlarsa, geleceğe kim hükmeder

Joachim Ronning'in yönetmenliğinde, Jared Leto'nun başrolünde yer aldığı filmde Leto'ya Greta Lee, Evan Peters, Hasan Minhaj, Jodie Turner- Smith, Arturo Castro, Cameron Monaghan ve Gillian Anderson gibi isimler eşlik ediyor. Yaklaşık iki saat süren film dijital dünyadan gerçek dünyaya tehlikeli bir görevle gönderilen ve insanlığın yapay zeka ile ilk karşılaşmasına işaret eden son derece karmaşık program Ares'i konu alıyor. Ares yalnızca bir 'program' değil; insanlığın dijital evrende bıraktığı en güçlü yankı. Gerçek dünyaya gönderilen bu karmaşık yapay varlık, aynı zamanda insanlığın kendine sorduğu soruları da taşıyor: "Ben kimim", "Yaratıcım kim" ve "Gerçeklik dediğimiz şey nedir"
Jared Leto, Ares rolüyle yine sınırları zorlayan bir performans sergiliyor. Müzisyen kimliğiyle (Leto aynı zamanda 30 Seconds to Mars grubunun solisti) teknolojiyi daima sahnenin bir parçası hâline getiren Leto, bu kez insan duygusunu dijital bir varlığın soğukkanlı zekâsıyla harmanlamaya çalışıyor. Sinema geçmişine bakıldığında Leto, genellikle aykırı, kırılgan ve uçlarda yaşayan karakterleri tercih ediyor. 1990'ların sonunda Requiem for a Dream'deki (Bir Rüya İçin Ağıt) bağımlı genç Harry Goldfarb performansıyla dikkat çekti; bu rol hâlâ kariyerinin en güçlü işlerinden biri sayılıyor. Ardından Panik Odası, American Psycho ve Bay Hiçkimse gibi filmlerle hem bağımsız sinemanın hem de büyük stüdyo yapımlarının içinde yer aldı. Jeto, 2014'te kendisine Oscar ödülü getiren Dallas Buyers Club'daki (Sınırsızlar Kulübü) kırılganlığını burada metalik bir dinginliğe dönüştürmüş. Onun yüzündeki donuk ifade, sanki yapay zekanın insana en çok benzediği anı temsil ediyor: Hisseder gibi yaparken aslında hesaplayan bir bilinç. Leto'nun Ares'i, hem yaratıcılarına meydan okuyan bir Tanrı figürü hem de kendi kodlarının hapishanesinde sıkışmış bir varlık.

GÖZ ALICI VE GÜRÜLTÜLÜ
Filmin çıkış noktası bu anlamda parlak; çünkü Tron Ares yalnızca bir bilimkurgu hikayesi değil, insanın kendi yarattığı zekayla hesaplaşması. Ancak bu iddialı fikir, perdeye tam anlamıyla yansımıyor. Rnning, görsel olarak etkileyici bir dijital evren kursa da, yapay zekanın ahlaki, duygusal ve varoluşsal boyutlarını yüzeyde bırakıyor. Film, teknik olarak göz kamaştırırken, duygusal derinlik açısından seyirciyi içeri çekemiyor. Batman'in Batmobil'ini andıran motosikletle kovalamaca sahnesi dışında aksiyon anlamında da pek bir albenisi yok filmin. Neon ışıklarıyla göz kamaştırırken, Daft Punk'ın coşkulu müziğiyle biraz gürültülü ve parlak bir film Tron Ares. Bu açıdan yorucu olabilir. Filmin müziklerinde 2 Oscar, 3 Altın Küre ve bir Grammy ödüllü rock grubu Nine Inch Nail imzası var. Yine de Tron Ares, dijital çağın ruhuna ayna tutuyor. Artık yapay zekâ yalnızca laboratuvarlarda değil, evlerimizde, ceplerimizde, hatta sinema salonlarında. Karakterlerin yerini kodlar, duyguların yerini veriler alıyor. Sinema da bu dönüşümün hem tanığı hem mağduru. Bu yüzden film, belki de farkında olmadan şu uyarıyı yapıyor: Eğer hikayelerimizi algoritmalar yazarsa, insanlık duygusunu kim koruyacak Tron Ares, güçlü bir fikirle yola çıkıp uygulamada tökezleyen bir film olabilir. Fakat yine de zamanın nabzını tutuyor. Çünkü yapay zeka çağında artık 'geleceğe hükmetmek' yalnızca bilmek değil, anlamlandırmakla mümkün. Belki de asıl soru şu: Biz mi geleceğe hükmedeceğiz, yoksa geleceği bizden önce hesaplayan zekalar mı