El aleme bakmadan ikinci baharı yaşama sevdası

'Allah'tan gelene amenna' anlamını içeren kader ya da kısmet diye tabi edilen bir söz mukadderat... Kadere inanan insanlar olarak her şeyin Allah'tan geldiğini düşünüyoruz ve tevekkülle karşılamaya çalışıyoruz. Ancak ölüm gibi durumlarda ne yazık ki çaresiz kalıyoruz. Ölüm teması, sinemada çok fazla işlenen konulardan biri ve genellikle ölenle değil de ardında bıraktıkları ile ilgili bunlar... Çünkü giden gitmiştir artık ama ya kalan O yas sürecini atlatmaya çalışırken başına gelenler, varsa mirası için yapılan kavgalar, yaşanan trajikomik olaylar... Hepsi hayatın içinde karşılaştığımız şeyler.
Vizyona giren Mukadderat filmi de kocasını kaybettikten sonra hayata tutunmaya çalışan Sultan'ın hikâyesini anlatıyor. 45 yıllık eşini kaybettikten sonra yalnız kalma korkusu yaşayan ve hemen evlenmeye karar veren Sultan'ın çabası, aslında tek başına kalan kadınlara örnek olacak cinsten. Onun evlenmek istemesindeki sebep, başka türden hayatı bilmemesinden. Evlilik bir nevi alışkanlık olduğu için, bu alışkanlığından birden kopmak ona ağır geliyor. Oğlu Nevzat (Osman Sonant) ve kızı Reyhan (Aslıhan Gürbüz) bu isteğine karşı çıkınca da kendi bildiğini okumaya başlıyor. Onlar babadan kalan çorak arazi için birbirini yerken Sultan ticarete atılıp, bir kadın olarak 'yapamazsın' dedikleri her şeyi yapmaya başlıyor. Oğlu Nevzat'ın aksine 'El âlem ne der' diye hareket etmiyor. Pazarda tezgâh açıyor, pansiyon işletiyor. Bunların hepsini yine evlenmek için tanıştığı adam sayesinde yapıyor. 'İkinci baharı yaşamak için evlenmeye gerek yok.' mesajını alan Sultan, diğer kadınlara da örnek teşkil ediyor. Sultan'ın verdiği mücadele kadınların örgütlenip, kendi kimliklerini kazanmalarına da neden oluyor. Deneyimli oyuncu Nur Sürer, Sultan karakterini başarıyla oynamış. Kastamonu Cide'de çekilen film, oyunculuk performanslarıyla, aslında sıradan gibi görünen bir hikâyeyi ele alış şekliyle, izlemeye değer bir film olmuş. Aldığı ödüller de bunun kanıtı. Normalde festival filmleri biraz daha ağır aksak olur, Mukaderrat ise bu geleneğe dur diyor adeta. Nadim Güç'ün yönettiği filmin bu kadar güldüreceğini hiç düşünmemiştim. Orta yaş üstü insanların hikâyelerini anlatan bu tür filmler daha fazla yazılsa keşke. O yüzden filmin senaristi Erdi Işık'ı ayrıca kutluyorum.
8 YIL ARADAN SONRA YENİ MACERA
Güçlü karakteri, kararlılığı ve cesaretiyle özellikle genç kızların beğenisini kazanmıştı Moana. Çocuklara örnek bir rol model portresi çizen Moana, 2016 yılında vizyona girdiğinde tüm dünyada 680 milyon dolar hasılat yapmış ve yayınlandığı dijital platformda bir milyar saatten fazla izlenmişti. 8 yıl aradan sonra serinin ikinci filmi Moana 2 vizyondaki yerini aldı. Okyanusların arkadaşı Moana, bu kez yarı tanrı Maui ve alışılmadık denizcilerden oluşan yepyeni bir mürettebatla yeni ve kapsamlı bir yolculuğa çıkıyor. Kendini usta bir kaşif olarak kanıtlamaya çalışan Moana, atalarından kendisine rehberlik etmesi için beklenmedik bir çağrı alınca Okyanusya'nın uçsuz bucaksız tehlikeli noktalarına doğru cüretkar bir göreve yelken açıyor. Moana'nın bu hikayede kabilesinin baş lideri rolünü üstlenmesindeki en büyük motivasyonu ise, sevimli küçük kız kardeşi Simea oluyor. Filmin yönetmenliğini Dave Derrick Jr. yaparken, müzikler Abigail Barlow ve Emily Bear, Opetaia Foa'i ve Mark Mancina'nın imzasını taşıyor. İlk filmin müziklerine imza atan Oscar'lı Lin-Manuel Miranda bu filmde yer almıyor ancak filmin müzikleri yine Oscar'ın iddialıları arasında yer alacağa benziyor. İlk filmi beğenen izleyicilerin seveceği eğlenerek izleyeceği bir film olmuş. Bu arada filmde Moana'nın Türkçe seslendirmesini son dönemin en parlak genç yıldızlarından Ülkü Hilal Çiftçi yapıyor. Onun sesinden bir şarkı da filmin sürprizi...