Kurban Bayramı, dini olduğu kadar sosyolojik, psikolojik ve hatta politik anlam katmanlarıyla da yüklü bir ritüel. İnsanın inançla, fedakârlıkla ve aidiyetle kurduğu bağları sorgulatan bu bayram; sinemada çoğu zaman doğrudan değil, ama dolaylı yollarla temsil bulur. "Kurban" yalnızca kesilen hayvan değildir burada; ailede susturulan çocuk, toplumda dışlanan birey, sistemde ezilen insan da sinemanın "kurban" kavramı etrafında şekillendirdiği karakterlerdir. Fiziksel bir ritüelin ötesinde, insani dramlarla örülü anlatılar bize bayramın özünü bir kez daha hatırlatır: 'Ne için ve kimi feda ediyoruz' diye sorgulatan filmlerden ziyade, Kurban Bayramı tatilinde film izlemeye vakit ayırmak isteyen sinemaseverler için, Kurban bayramını odağına alan, her ne kadar sayıları çok az olsa da, içinde "kurban" teması geçen filmlere bir bakalım istedim. Bu vesileyle bayramınızı tebrik ederim.
Türk Sinemasının kurucu isimlerinden olan Lütfi Ömer Akad'ın göç üçlemesinin ilk filmi olan Gelin ile başlayalım. Hülya Koçyiğit'in başrolünde yer aldığı film, köyden kente göçü hasta bir evlat, varlık kavgasındaki geniş aile ve kurban olgusu üzerinden işliyor. Kurban metaforunun ustalıkla kullanıldığı filmin konusu ise şöyle: Veli, babası ve ağabeyinin büyük şehirde edindiği hırsa ayak uydurmaya çalışırken, Meryem de büyük gelin ve kaynana tarafından hor görülmektedir. Tüm bunların üstüne, küçük oğlu Osman sebebi belli olmayan nöbetler geçirmeye başlar. Çocuğun ameliyata ihtiyacı vardır ancak kayınpeder Hacı İlyas, dükkanı açmak için acele etmekte, başka bir masrafa girmek istememektedir.
Atıf Yılmaz imzalı Adak filmi kurban teması çevresinde şekillenir. Başar Sabuncu'nun Faruk Erem'in gerçek hikâyesinden uyarlandığı film en küçük çocuğunu Allah'a kurban eden bir köylünün hikâyesinin işler. 1979 yapımı filmde Tarık Akan ile Necla Nazır başrolde yer alır.
Kutluğ Ataman imzalı Kuzu filmi, açılışındaki Kurban Bayramı atmosferiyle dikkat çeker. Küçük bir çocuğun kurbanlık olarak adanması ve annesinin ona kıyamayışı üzerinden şekillenen bu hikâye, köy yaşamının acımasız gerçekliğini yansıtır. "Kuzu" burada hem hayvandır, hem de çocuktur. Bayramın geleneksel yüzüyle modern etik değerleri arasında kalan izleyiciye güçlü bir ahlaki ikilem sunar. Ataman'ın bol ödüllü filmi "Kuzu" Erzincan'da yoksul bir annenin oğluna sünnet düğünü yapma çabasını anlatıyor. Medine, 5 yaşındaki oğlu Mert'in sünneti şerefine vereceği yemek için kuzu kesmek zorundadır. Ne var ki gerekli olan parayı bir türlü denkleştiremez. Bütün aile bu düğün için çalışmalı ve para kazanmalıdır. Mert'in ablası Vicdan ise tüm ilginin Mert'e geçmiş olmasından dolayı kıskançlıkla, Mert'i eğer kuzu bulamazlarsa kendini kurban edeceklerine inandırır. Babanın güçsüzlüğü, annenin ısrarları ve küçük oğlanın hayalleri aynı şeyi işaret etmektedir ancak sonunda Medine'nin hiç de tahmin etmedikleri bir yerden yardım istemesi gerekecektir.
Ufuk Bayraktar'ın yazıp yönettiği Kümes isimli film, 1970'lerde bir kasabada geçer. Bayram hazırlıkları sırasında ailenin içine düştüğü ahlaki ve ekonomik sıkışmışlık hissi, kurbanlık hayvan üzerinden sembolleştirilir. Filmde kurbanlık hayvan bir yandan çocukların oyun malzemesi, bir yandan da ailenin onur mücadelesi haline gelir. Kurbanlık kavramı, masumiyet ve çaresizlikle iç içe geçer.