28 yıl sonra karanlık daha derin

2002 yılında Danny Boyle'un kamerası Londra sokaklarında boşluğun ve yalnızlığın fotoğrafını çektiğinde, dünya henüz pandemi nedir bilmiyordu. 28 Gün Sonra sadece bir korku filmi değil, aynı zamanda çöküşle yüzleşen modern bireyin görsel günlüğüydü. İngiltere'yi kasıp kavuran gizemli bir virüsün dört hafta sonrasında yaşananları anlatan film, dünya genelinde 85 milyon dolar hasılata ulaşmıştı. Ardından gelen 28 Hafta Sonra ile bu evren daha politik, daha sert ve daha steril hâle geldi. Ve şimdi, tam 23 yıl sonra, Böyle yeniden direksiyon başında: 28 Yıl Sonra. Ama bu, beklenen "nostalji ziyafeti" değil. Aksine, serinin en sessiz ve en karanlık halkası. Burada enfekte saldırılarından çok, suskunluk var. Virüs hâlâ orada; yayılıyor, mutasyona uğruyor, ama Boyle'un asıl ilgilendiği şey enfeksiyon değil, onun bıraktığı iz. Çünkü 28 Yıl Sonra bir aksiyon anlatısından çok bir travma alegorisi. Artık dünya ikiye bölünmüş: Temiz bölgeler ve unutulmuş topraklar. Ama asıl kirlenme, coğrafi değil zihinsel. Boyle'un kamerası, enfekte olmuş bedenlerden çok, arınamamış bilinçlere odaklanıyor. Karakterler yalnızca hayatta kalmakla değil, hatırlamakla da baş etmeye çalışıyor. Filmin sorusu çok net: Hatırlamak mı daha tehlikeli, yoksa tekrar etmek mi

Slumdog Millionaire ile Oscar kazanan yönetmen Danny Boyle ve Oscar adayı senarist Alex Garland'ı yıllar sonra yeniden bir araya getiren filmde bu kez anlatının merkezi artık İngiltere değil, kıtalararası bir sorunla yüz yüzeyiz. Virüs artık yalnızca İngiltere'yi değil, dünyayı tehdit ediyor. Enfekte olanlar ve karantina altındaki hayatta kalanlar arasındaki çizgi bulanıklaşırken, küçük bir adada kurulan izole bir topluluk, anakaraya açılan tek bir geçit sayesinde yaşamını sürdürüyor. Ancak içlerinden biri, adayı terk edip karanlıkla yüzleşmek zorunda kalınca hem virüsün evrimini hem de insan doğasının en derin uçurumlarını ortaya çıkaran bir yolculuk başlıyor.

ZOMBİ DEĞİL ÖFKE VİRÜSÜ
Başrollerde Jodie Comer, Aaron Taylor-Johnson, Jack O'Connell, Alfie Williams ve Ralph Fiennes'in yer aldığı filmde yürütücü yapımcı koltuğunda oturan serinin ikonik yüzü Cillian Murphy de yer alıyor. Yeni film, sadece bir zombi kıyametinden fazlasını anlatıyor. Zaten en başından beri filmdeki yaratıklar teknik olarak "zombi" değil; bulaşıcı bir öfke virüsüyle enfekte olmuş insanlar. Boyle, bu ayrımı kasıtlı olarak vurgular çünkü mesele sadece ölümden dirilen varlıklar değil, toplumun çöküşüyle birlikte insanın nasıl canavara dönüşebileceğidir. Dolayısıyla burada zombiler artık sadece fiziksel tehdit değil, kolektif travmanın bir dışavurumu olarak karşımızda. Boyle'un alametifarikası olan çarpıcı görsellik ve hızlı kurgu, bu filmde de kendini hissettiriyor. Terk edilmiş şehirlerdeki soluk pastel renkler, yalnızca fiziksel çöküşü değil, duygusal çoraklığı da görünür kılıyor. Clint Mansell'in minimal müzikleri ise gerilim sürekli hissettiriyor.

Film, Rudyard Kipling'in kasvetli şiirinin korkutucu müzikle bezenmiş 2 dakikalık etkileyici fragmanıyla beklentileri yükseltmişti. Daha açılış sahnesinde eğlenceli bir televizyon şovu izleyen çocukların eğlenmek yerine korku dolu endişeli bakışlarıyla başlayan film, aynı tedirginliği sonuna kadar sürdürmeyi başarıyor. Ancak, senaryosu tematik olarak güçlü olsa da yapısal olarak biraz dağınık. Sanki bilinçli bir "bitmemişlik" hissi taşıyor. Neticede çocukların bile çocukluk edemediği bu kaotik dünya sadece virüsle değil, geçmişin hayaletiyle de boğuşurken, film, yeni bir üçlemenin ilk halkası olarak geleceğin çok da parlak olmadığına etkileyici bir vurgu yapıyor.


Warning: mysqli_close() expects exactly 1 parameter, 0 given in /home/koseyazarioku.com/public_html/themes/templates/footer_yazi.php on line 19