Yüzde 70'le kazanacak adaydan sonra birinci parti polemiği
Cumhuriyet Halk Partililer, yerel yönetimlerde siyaset adına dahiyane bir yöntem keşfettiler. Belediyelerde çivi çakmadan, kılını kıpırdatmadan siyaset yaptıkları için ellerinde kalan boş vakti ve yatırımdan arta kalan parayı kendi iletişimlerine harcıyorlar. Böylece İzmir gibi dünyanın en kötü yönetilen belediyelerini bile tekrar tekrar kazanabiliyorlar.
Cumhuriyet Halk Partisinin aksine AK Parti ise kalkınmacı, yatırımcı ve hizmet partisi olduğu için yatırım, kalkınma ve yerel yönetimlerde hizmet kültürüne aşırı dozda sarıldı. Bu yüksek hizmet motivasyonu, AK Parti'ye sosyolojiyi unutturdu. AK Parti, yaklaşık 15 yıl boyunca belediyelerde uçsuz bucaksız hizmet sunarak, güçlü ekonomi ve güçlü liderlik sayesinde halkla konuşmaya, kendisini anlatmaya neredeyse ihtiyaç duymadı. Dünyada hiçbir hükümete nasip olmayacak şekilde, yüzde 50'ye yakın oy zaten "hakk-ı müktesep" gibi AK Parti'ye geliyordu.
Bu nedenle 2019 seçimlerine giderken partinin kendi içinde en çok tartıştığı konu, partililerde oluşan halktan kopukluk ve kibir meselesiydi. Sayın Cumhurbaşkanı, taksici görünce "Hasan abi" der, yaşlı birini görünce elini öper, şehit annesiyle birlikte ağlar, derdi olan kişinin derdine ortak olurken; o dönemde parti teşkilatlarının halktan uzak ve mesafeli tutumunu asla kabullenememişti.
CHP'ye dönecek olursak, 2019 seçimlerinde İstanbul ve Ankara'yı kazanan CHP; İzmir, Kadıköy, Beşiktaş, Çankaya, Bakırköy ve Karşıyaka'daki belediyecilik anlayışından farklı bir yöntem izlemedi. İmamoğlu, kendi ifadesiyle "Kadir Topbaş, İstanbul'un altyapısını 2030 yılına kadar tamamladı. Ben böyle büyük yatırımlarla uğraşmadan doğrudan halkla ilişkiler, reklam ve siyaset yapacağım" demişti ve bunu da uyguladı.
Bütün eleştirilere rağmen -ki AK Parti İstanbul'da alışılmışın dışında güçlü bir muhalefet yürüttü ve İBB Meclisi'ndeki tartışmalar TBMM tartışmalarından daha çok gündem oldu- "Bu adam hizmet etmiyor, yatırım yapmıyor, İstanbul'un kaynaklarını hizmet yerine reklama harcıyor. Çivi çakmadan belediye başkanlığı yapıyor" eleştirileri dün gibi aklımızda. Ancak AK Parti'nin bu güçlü muhalefetine rağmen CHP, İstanbul'da yüzde 40 bandının altına düşmedi. İstanbul seçimlerine iki parti CHP yüzde 40, AK Parti yüzde 40 olarak başladı. Seçim atmosferi dengeleri değiştirdi. Özellikle emekliler ve dar gelirli kesimden yüzde 5'lik seçmen grubu sandığa gitmeyince, bu durum rakibe yüzde 10 avantaj olarak yansıdı.
CHP, İzmir'de ve Kadıköy'de ne yaptıysa İstanbul'da da aynısını yaptı. Milyar dolarlık kaynakları reklam, medya satın alma ve seçmen satın alma yöntemleriyle İstanbul ve Türkiye genelinde bir seçim başarısına dönüştürdü. İstanbul ilçelerinde yapılan kampanyalarda CHP, her birimde AK Parti'nin yaklaşık dört katı harcama yaptı.
İmamoğlu'nun reklamcı ekibi ve adını bile bilmediğimiz unsurlar, İBB'nin bütün bütçesini siyasi kariyer amacıyla kullandı. Önüne gelen herkesi satın alarak CHP'yi dönüşt-ürdükleri gibi Türkiye'yi de bu satın almanın kurbanı haline getirmeye çalıştılar. Milletin parasını kullanarak milletin kaderine el koyma becerisini en son Fetullahçı Terör Örgütü haince kullanmıştı.
Kur'an'da geçtiği gibi: "Kişi, mazeretlerini saysa da kendi durumuna tanıktır." İmamoğlu ve kurmuş olduğu düzenin üyeleri, işledikleri cürümleri bildiklerinden dolayı yüksek düzeyde siyasal dil kullanarak, doğrudan Sayın Cumhurbaşkanı'na ve yargıya saldırarak cürümlerini perdelemeye çalıştılar. Ancak işleyen devlet mekanizması, bu tehdit ve kurnazlığa geçit vermedi.
Gelelim yüzde 70 ile kazanacak aday polemiğine. CHP iletişim mangası hemen harekete geçti. Zira CHP'nin iletişim dışında yaptığı bir şey yok. Efendim, "yüzde 70'le kesin kazanacak adayımız tasfiye edilmiş"miş! Oysa bugün seçim olsa, AK Parti'nin oyu yüzde 35, MHP'nin oyu yüzde 9; iki partinin toplam oyu yaklaşık yüzde 45 yapıyor. CHP'nin oyu %32 ve yanında hiçbir ittifak ortağı yok. Bugüne kadar yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Sayın Cumhurbaşkanı gibi dünya çapında liderlik misyonu olan bir lider seçimi ancak yüzde 52'lerle kazanabildi. Peki bu yüzde 70 nereden çıkıyor