Teknofest kuşağı: Özgüven devrimi ve tam bağımsızlık

Teknofest kuşağı bu ülkede tam bağımsızlığın sembolüdür. Türkiye'nin bugün elde ettiği başarıların arka planını anlamak için yalnızca teknolojik hamleleri değil, aynı zamanda tarihten bugüne taşınan bağımsızlık ruhunu ve özgüven devrimini görmek gerekir.

Batı emperyalizmi, yüzyıllar boyunca dünyanın dört bir yanında sömürgecilik faaliyetleri yürüttü. Afrika'dan Asya'ya kadar birçok ülke işgale uğradı; Türkiye gibi doğrudan işgal edilemeyen ülkelerde ise kültürel emperyalizm devreye sokuldu. Eğitim sisteminden ekonomik modele, üniversite programlarından toplumsal yapıya kadar Batı, kendi etkisini derinlemesine hissettirdi. Fiili işgalin ötesine geçen bu kültürel kuşatma, milletleri köleleştirme ve özgüvenlerini zayıflatma projesiydi.

Nitekim İnönü döneminde Türkiye'ye hâkim olan zihniyet, topluma "bizden bir şey olmaz, bir toplu iğneyi bile üretemeyiz" düşüncesini aşılamıştı. Cumhuriyet'in imkânlarını küçülterek bu milleti Afrika'daki sömürge devletlerinin seviyesine indirme çabası, büyük ölçüde başarıya ulaşmış görünüyordu.

Fakat 1970'lerde Refah Partisi ve rahmetli Erbakan Hoca'nın öncülüğünde bu millet, yeniden özgüven kazanmaya başladı. Erbakan Hoca, "Biz büyük bir milletiz, imparatorluklar kurmuş ve medeniyet inşa etmiş bir tarihin mirasçılarıyız" diyerek milletin özüne seslendi. Fatih Sultan Mehmet'in bilime ve teknolojiye verdiği önem üzerinden modern medeniyetin aslında insanlığın ortak değeri olduğunu vurguladı. Gelişmenin Batı'nın tekeline ait olmadığını, çalışıldığında bu milletin de teknolojiye ve sanayiye öncülük edebileceğini anlattı. Bu, özgüven devriminin ilk adımıydı.

1980'ler ve 1990'lar boyunca bu fikirler, Refah Partisi'nin örgütlenme ve siyasal mücadele deneyimiyle tabana yayıldı. Gençlik yaşlarında siyasete giren Recep Tayyip Erdoğan, o yıllarda bile geleceğin güçlü lideri olacağının işaretlerini veriyordu. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasetinde gördüğümüz millet iradesine dayanma kalkınma, altyapı ve tam bağımsızlık perspektifi, tarihsel misyona dayalı zihinsel ve ideolojik birikimin doğal bir sonucudur.

Bu sürecin bir başka ayağında ise Özdemir Bayraktar ve Selçuk Bayraktar vardır. Özdemir Bayraktar, fikir tartışmalarına açık, derinlikli müzakerelerden keyif alan bir büyüğümüzdü. Onun taşıdığı idealler, bugün Selçuk Bayraktar'ın öncülüğünde Teknofest kuşağına dönüşmüş durumda. Bayraktar ailesi yalnızca bir teknolojik başarı hikâyesi değil, aynı zamanda milletin özgüven devrimi ve Erdoğan siyasetinin inşa ettiği altyapının teknolojideki yüzüdür.

Bugün Teknofest, yalnızca bir teknoloji festivali değildir; İstanbul'a doğru akan kalabalıkların coşkusu, adeta bir miting ya da ihtilal havası taşır. Bu manzara, geçmişte özgüveni elinden alınmış bir milletin yeniden dirilişinin sembolüdür. İHA'lar ve SİHA'lar yalnızca savaş paradigmasını değiştirmemiş, aynı zamanda milletin zihninde bağımsızlık ruhunu pekiştirmiştir.