Dünyadaki gelişmeleri birçok siyaset bilimciden daha sıkı bir şekilde takip eden bir genç, ''Dünya, etkin liderler çağını yaşıyor.'' demişti. Elbette devletlerin gücü önemlidir; fakat devletler ne kadar güçlü olursa olsun, "AB ülkeleri" örneğinde olduğu gibi, liderlik sorunu yaşayan ülkeler küresel siyasette gereken etkiyi ortaya koyamıyorlar. Siyasetin etkinliği liderlerin gücü ile eş anlamlı hale geldi.
Uzun zamandır ekonomik büyüklük olarak dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye'nin dünya siyasetinde liderlik etkisinin ABD, Rusya ve Çin düzeyinde olması bu bakış açısını haklı çıkarıyor.
Bugüne kadar 50'ye yakın ülkeyi ziyaret ettim. Gittiğim her ülkede siyasetçiler, siyaset bilimciler, Türkiye mezunları, dini gruplar, sivil toplum örgütü temsilcileri vb. görüşmeler yaptım. Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırları dışında "Güçlü bir Türkiye" ve ondan da güçlü bir "liderlik algısına sahip" olduğuna şahitlik ettim.
Türkiye'de vatandaştan iş insanına her bir kişi ve kurumun "Bu meseleyi Cumhurbaşkanımıza iletmem lazım" cümlesi, sadece vatandaşlarımızın tutumu değil; doğudan batıya, kuzeyden güneye birçok devlet adamı ve kanaat önderinin de benzer bir tutum içinde olduğunu gördüm. İçinde bulundukları sorun ne olursa olsun konunun, Sn. Cumhurbaşkanına ulaşınca çözüme kavuşacağına dair bir inançları var.
Birçok yazımda "Erdoğan siyasetinin kurumsallaşması gerekir" ifadesini kullanmamın sebebi, dünyadaki mağdur halkların Erdoğan'ı bir umut olarak görmesidir. Bu büyülü beklentinin üç temel sebebi vardır:
1. Tarihsel Misyon:Türkiye Cumhuriyeti, imparatorluk bakiyesi bir ülke olarak tarihsel misyonundan kaynaklı haklı bir güce sahiptir.
2. Kalkınma:Son yirmi yılda Türkiye'nin altyapı, kalkınma ve gelişmesini Batı desteği olmadan başarmış olması; Türkiye ile benzer geri kalmışlık sorunları yaşayan milletler için umut kaynağı olmuştur.
3. Liderlik:Tarihsel misyonunu yeniden üstlenen, cumhuriyetin demokratikleşmesini sağlayan, kalkınmasını bizzat yöneten ve hem Türkiye'nin hem insanlığın meselelerine hakkaniyetli, adaletli bir yaklaşımla sahip çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerektiğinde dünya sistemine meydan okuyarak bir "dünya liderliği" misyonu kazanmıştır.
Trump, Erdoğan görüşmelerinde "Bu adam çok güçlü" derken; Putin'in ve Zelenski'nin de kendisine saygı duyduğunu ifade edip, Erdoğan'ın tarafsız ve dengeli duruşunun dünya siyasetindeki ağırlığını birinci elden vurgulamış oldu.
Uzak Asya'dan Afrika'ya, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya, Avrupa'dan Latin Amerika'ya kadar, hatta ABD'de yaşayan bir Müslümanın bile Cumhurbaşkanının varlığından kuvvet bulması olağanüstü bir durumdur. Modern Batı medyasının her yeri kuşattığı bir çağda bu atmosferi oluşturmak, çok az lidere nasip olur.
Dış Politika: Türkiye'nin dış politikası, iç politikası gibi açık ve şeffaf yürütülen bir süreçtir. Halkımız dış politikayı da en az iç politika kadar yakından takip eder, hatta bu alana daha fazla ilgi duyar. Bugün lideriyle, Dışişleri bakanıyla, MİT müsteşarı ve ekipleriyle Türkiye, dünyanın en deneyimli diplomasi kadrosuna sahiptir. Küresel güçlerin diplomasi takımları, bizim kadar tecrübeli değildir.
Gazze ateşkes süreci, Ukrayna-Rusya savaşı, Suriye'nin devletleşme süreci, Azerbaycan-Ermenistan meselesi, İsrail sorunu, Libya ve Afrika süreçleri, Afganistan-Pakistan barışı, Irak'ın istikrarı ve kalkınma yolu, Filistin meselesi, Türkiye-ABD ve Türkiye-AB ilişkileri... Hangi konuya bakarsanız bakın, etkin bir Türk diplomasisi görürsünüz.

23