İlim Yayma Cemiyeti'nin 75. yılı: Tefekkür ve tasavvur

İlim Yayma Cemiyeti Başkanı Sn. Yusuf Tülün ve İlim Yayma Vakfı Başkanı Sn. Bilal Erdoğan'ın ev sahipliğinde, geniş bir medya katılımıyla cemiyetin 75 yıllık hikâyesine tanıklık ettik.

İlim Yayma Cemiyeti'nin toplum hayatında neye karşılık geldiği, kısa ve etkili bilgilendirmelerle tanıtıldı. Türkiye'de derneklerin kuruluşuna izin verildiği ilk yıl olan 1951'de, yani Demokrat Parti'nin iktidara geldiği dönemde, İlim Yayma Cemiyeti kurulmuştu. Vakıfların kuruluşuna izin verildiği ilk yılda ise İlim Yayma Vakfı hayata geçirilmişti.

Sn. Bilal Erdoğan'ın şu sözleri tek parti sonrası Türkiye'yi özetler nitelikteydi: "İlim Yayma Cemiyeti'nin kurulduğu yıllar, bu millet ve muhafazakârlar için bir ölüm kalım meselesiydi. Bu topluma zerk edilen Batılı değerler karşısında milli değerler neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti."

Din eğitimi alanında uzman biri olarak bu ifadeleri dinlerken zihnimde binlerce tarihî hadise canlandı. Cemiyetin tarihi, bir bakıma bu milletin yeniden var olma tarihiyle özdeştir.

İnönü dönemi tek parti yönetimi, bu milleti tarihinden, dininden ve değerlerinden uzaklaştırmıştı. Çin'in kültür devrimine benzer biçimde, Osmanlı devleti gibi imparatorluklar kurmuş, bir medeniyet inşa etmiş bu büyük milleti, Batı karşısında Afrika'nın işgal görmüş kabile devletleri seviyesine indirgemişti.

Dünyada hiçbir millet, bu ölçüde bir yıkımdan sağ çıkamazdı; fakat bu büyük millet bunu başardı.

Cemiyetin 75 yıllık gelişimi, kurucuları ve faaliyetleri anlatıldı. Cemiyetin burs verdiği öğrencileri takip edip etmedikleri sorulduğunda, Sn. Yusuf Tülün şöyle yanıtladı:

"Bizim böyle bir adetimiz yok. Gençleri yetiştirip vatanını, milletini, dinini seven insanlar olarak yaşadıkları toplumun nitelikli, sağlıklı bir ferdi olmalarından başka bir gayemiz yok."

Bu tutum son derece önemli. 2016 yılında kaleme aldığım "Devlet değişti, cemaatler değişmedi" başlıklı makalemde de belirtmiştim:

"Başta FETÖ'cüler olmak üzere bazı yapılar insanları örgütleyip kendi amaçları için kullanıyor. Oysa geleneksel tarikatlar insanı yetiştirip toplumun sağlıklı bir ferdi haline getiriyordu. Devlet, dinî hayatı özgür bıraktı fakat birçok yapı Soğuk Savaş döneminin kapalı örgütlenme biçiminden vazgeçmedi."

Belki de İlim Yayma Cemiyeti'ni koca bir çınar gibi ayakta tutan şey, tam da budur:

Milletin milli ve manevi değerlerini yaşatmak, toplumu geliştirmek ve hiçbir zaman yanlış bir yola sapmamış olmak.

Gazetecilerin soru-cevap bölümünde, beni "İlim Yayma Cemiyeti mezunu" olarak takdim ettiler. Cemiyette hem öğrencilik hem de Bursa Şubesi yöneticiliği yapmıştım. Öğrencilik yıllarımın hatırla-tılması, zihnimde birçok fikrin canlanmasına neden oldu.

Mahalleye adım atalı tam 40 yıl olmuş. Milli Gençlik Vakfı'nda öğrenci liderliği de dâhil olmak üzere 20 yıl görev yapmışım. İlim Yayma Cemiyeti'nde hem öğrenci hem de yönetici olarak bulundum. Araştırma şirketi GENAR'ı kuralı 30 yıl olmuş. 15 yıldır AK Parti AR-GE birimiyle çalışıyoruz. 10 yıldır Daily Sabah'ta, 3 yıldır Yeni Şafak'ta yazılar, Kriter dergisinde ve Star Açık Görüş'te uzun yıllar makaleler yayınladım. Zaman zaman El Cezire'de yazılar yazdım. Birçok uluslararası gazeteye Türkiye hakkında mülakatlar verdim. HABİTAT III'ün hazırlık komitesi üyeliğinde bulundum. GENAR Türkiye Raporu birinci yılını doldurdu.