Erdoğan'ın izinden gitmek

1- Rusya-Ukrayna Savaşı

Savaş başladığında Türkiye muhalefeti özetle şunu söyledi: "Bir an önce NATO konseptine uy, S-400'leri geri gönder, Yeni Osmanlıcılık sevdasından ve dış politikasından vazgeç."

Peki, Sayın Cumhurbaşkanımızın tutumu ne oldu

"Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz."

Hem Rusya'nın Kırım işgalini kınadı hem de Batı ile Rusya arasında her iki tarafla da konuşabilecek bir pozisyonda kaldı. Özellikle NATO içinde Türkiye'nin "bağımsız-değişken" pozisyon oluşturma kabiliyeti net biçimde görüldü.

Dolmabahçe Barış Görüşmeleri'nde, sahada birbirinin kanına girmiş iki ülkenin temsilcilerinin Erdoğan'ı ayakta alkışlaması, olağanüstü bir hakkaniyeti temsil ediyordu. Zira dünyamız 200 yıldır böyle bir adalete tanıklık etmemişti.


2- 7 Ekim Filistin- İsrail Savaşı

7 Ekim'de Kassam Tugayları İsrail'e saldırdığında, başta İslam ülkelerinin yöneticileri olmak üzere, küresel Siyonizm ve Batı medyasının etkisiyle bütün dünya, Hamas'ı terörist olarak nitelemeye hazırdı.

Karşı rüzgârın kasırgaya dönüştüğü bu dönemde Filistin lehine tek bir cümle kurmak bile dünyanın en zor işi haline gelmişti.

Cumhurbaşkanımız o gün şu ifadeyi kullandı:

"Kassam Tugayları, kendi topraklarını savunan Kuvayımilliyecilerdir. Onlar vatansever direnişçilerdir."

Bu meydan okumanın etkisi, inanın İsrail'e atılmış bir atom bombasından daha büyüktü. Bu açıklamadan sonra hiçbir İslam ülkesi yetkilisi kolay kolay Hamas için "terörist" ifadesini kullanamadı.

3- İsrail'in İran'a Saldırısı

"İsrail'in komşumuz İran'a düzenlediği saldırılar, uluslararası hukuku hiçe sayan apaçık bir provokasyondur."