CHP neden iktidar olma vizyonu geliştiremiyor
Bilindiği üzere, siyasal hayatta iktidar ve muhalefet arasında bir denge vardır. Bu denge, demokratik rejimlerin temel dinamiğidir. Siyasette "bugünün muhalefeti, yarının iktidarıdır" anlayışı, siyasal rekabetin sağlıklı işlemesinin göstergesidir. AK Parti, kurulduğu 2001 yılından bu yana iktidarı temsil ederken, Cumhuriyet Halk Partisi ise bu süreç boyunca ana muhalefet olarak konumunu korumuştur. Ancak geçen zaman zarfında CHP, iktidar olma kapasitesini geliştirememiş ve ana muhalefet partisi pozisyonunu adeta bir siyasal kadere dönüşmüştür.
Peki, bir partinin muhalefette kalması kendi tercihi midir Yoksa halkın ona biçtiği bir rol müdür Bu sorunun cevabı, büyük ölçüde partinin kendi içerisinde geliştirdiği imkan, kabiliyet ve siyasal vizyonla ilgilidir. Hele ki söz konusu parti, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi olan ve bu kimliğiyle övünen Cumhuriyet Halk Partisi olunca, bu mesele yüzeysel bir şekilde ele alınamaz.
1950'den bu yana, Türk halkı, entelektüeller, gazeteciler, akademik çevreler ve medya mensupları CHP'nin geleceğini sürekli olarak tartışagelmişlerdir. CHP'nin Türkiye için bir siyasal öngörüsü, modernleşmeci bir yaklaşımı ve yer yer halktan kopuk da ideolojik duruşu olmuştur.
Bu modernleşmeci yaklaşım, CHP'ye özgü bir düşünce değil; Fransız İhtilali sonrası gelişen Aydınlanma felsefesinin bir uzantısıdır. Aydınlanma, tarihsel ve dini yaklaşımların yerine pozitivist bilim ve akılcılığı koymuş, Batı'da yönetim ideolojileri bu çerçevede şekillenmiştir. CHP ise Türkiye'de Batı'yı temsilen bu modernleşme çizgisinin taşıyıcısı olmuş; kimi zaman halkın taleplerini gözetmeksizin bu süreci otoriter yöntemlerle yönetmiştir. Tek parti döneminde modernleşme, demokratikleşme yerine merkeziyetçi ve baskıcı bir yapı üzerinden yürütülmüş; 1923-1950 yılları arasında halkla olan bağ zayıflamıştır.
2002 sonrası döneme bakıldığında, AK Parti iktidara geldiği ilk günden itibaren CHP, sürekli olarak iktidara muhalif bir pozisyonda kalmış, fakat aynı zamanda iktidar olma iddiasını da taşımıştır. Deniz Baykal'ın genel başkan olduğu dönemde hem sol entelektüel çevreler hem de partili kesimler, Baykal'ın partideki dönüşümü engellediğini, demokrasiye karşı bir engel teşkil ettiğini ileri sürmüşlerdir. Baykal'ın görevi bırakmasıyla birlikte, CHP'de ve geniş sol kamuoyunda büyük bir değişim beklentisi oluşmuş; adeta "yeni bir CHP" umudu doğmuştur.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasıyla birlikte parti, özellikle 2019 yerel seçimlerinde önemli bir başarı elde etmiş, büyükşehirlerde birçok belediyeyi kazanmıştır. Bu başarı, 2023 genel seçimlerinde iktidarın değişe-bileceği yönünde güçlü bir kanaat oluştur-muştur. Sadece CHP değil, aynı zamanda Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile yapılan iş birliği ve HDP'nin de dolaylı desteğiyle geniş bir ittifak kurulmuş; bu geniş cepheyle iktidar hedeflenmiştir. Ancak bu kadar yaklaşmalarına rağmen yine de iktidar olunamamıştır.
2024 yerel seçimlerinde ise ekonomik darboğaz, emeklilerin ve dar gelirlilerin tepkisi sandığa yansımış; CHP pek çok ilde başarı kazanmıştır. Bu başarı, CHP'nin yeniden iktidar umudunu dillendirmesine vesile olmuş, yerel seçim oy oranı ile genel seçim oy oranı arasındaki fark kapanmaya başlamıştır. Türk seçmeni, bir partide iktidar kapasitesi gördüğü zaman o partiyle olan bağını kolay kolay koparmaz. Nitekim CHP de, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının yargılandığı yolsuzluk davası sonrası meydan okuyan bir siyaset geliştirmiş, mitingler düzenlemiş ve bu dönemde oy oranı 35'lere kadar çıkmıştır.