AK Parti, 2002-2015 döneminde Türkiye'de siyaset kurumunun işleyişine dair benzersiz bir model ortaya koydu. Bir yandan parti içi siyaset olağanüstü bir uyumla ilerlerken, diğer yandan hükümet icraatları bu düzeni besleyen bir dinamizm üretti. Sıklıkla sorulan temel soru şuydu:İyi yönetilen siyaset mi icraatları güçlendirir, yoksa başarılı icraatlar mı siyasetiBu dönemin tecrübesi gösterdi ki AK Parti her iki alanda da denge kurmayı başardı ve çeyrek asırdır siyasal sistemin merkezinde yer aldı.
Toplumsal merkezle kurulan ilişki: 2002-2015 yılları arasında AK Parti, toplumun hemen her kesimiyle temas kurabilen, talepleri siyaset üretimine taşıyabilen bir çizgi izledi. Bu yıllarda sokakta sıkça duyulan "AK Parti'ye oy vermiyorum ama…" cümlesi aslında partinin geniş toplumsal meşruiyetini anlatıyordu. Demokrasiden yatırımlara, dış politikadan sosyal politikalara kadar birçok alanda seçmen davranışı parti aidiyetinin ötesine geçen bir kabullenmeyi yansıtıyordu.
15 Temmuz travması: Türkiye'nin yakın dönemini analiz ederken 15 Temmuz darbe girişimi bir dönüm noktasıdır. Bu girişim sadece devlet kurumlarını değil, siyasal alanı da derinden sarstı. FETÖ yapılanması 2010 sonrasında niyet değiştirerek bürokrasi ve siyaset üzerinde tahripkâr bir dil üretmeye başladı. Önce AK Parti tabanı üzerinden CHP'ye, sonra CHP üzerinden AK Parti'ye öfke üreten bir siyasal manipülasyon iklimi oluşturdu. Bu yönüyle FETÖ, kutuplaşmanın her iki tarafında da etkili olmayı başardı.
Darbe girişimi hem siyaseti hem devlet reflekslerini yeniden şekillendirdi. Buna rağmen Türkiye, savunma sanayinde kayda değer atılımlar yaptı, diplomasi alanında yeni bir konum elde etti ve bugün artık bölgesel bir güçten söz edilebiliyor. Bu, toplumun darbe sonrası gösterdiği direncin ve siyasal istikrarın bir sonucuydu.
AK Parti'nin geniş kitlelere hitap eden yapısı: AK Parti bugün hâlen toplumun yaklaşık yarısına hitap eden bir parti konumunda. Cumhur İttifakı'yla birlikte bu oran daha da genişliyor. Ancak zaman içinde Gelecek Partisi ve DEVA Partisi gibi yeni oluşumlar siyaset sahnesine çıktı. Bu partilerin örgütleri incelendiğinde görülen temel gerçek şudur:Bu potansiyelin önemli bir bölümü AK Parti'den ayrılan kadrolardan oluşmaktadır.
Her ne kadar oy oranları yok denecek seviyede olsa da bu partiler büyük şehirlerde hatırı sayılır bir kanaat önderi tabanıyla temsil ediliyor. Türkiye'de siyaset sadece oy oranlarıyla değil, kanaat önderliği ve sosyolojik nüfuzla da şekillenir.

3