1 Ocak'ta İstanbul, Filistin diye haykıracak

Gazze'de sorunlu bir ateşkes süreci başladığında içimizi kaplayan endişe boşuna değildi. Çünkü biliyoruz ki İsrail, her ateşkesi unutturma ve normalleştirme aracı olarak kullanır. İkinci Dünya Savaşı sonrası kendi mağduriyet anlatısını merkeze alarak küresel bir siyonizm tekeli inşa eden bu yapı, yıllardır insanlık vicdanını baskı altında tutmaya çalıştı. Bugün ise bu düzenin sürdürülemez olduğu açıkça görülmektedir.

İsrail'in işgal ve katliamları bugünün meselesi değildir. 1948'den bu yana aralıksız süren bir hukuk ihlali, bir apartheid rejimi ve sistematik bir soykırım söz konusudur. Gazze'de iki yıla yaklaşan katliam sürecinde çocuklar, kadınlar, hastaneler, üniversiteler hedef alınırken dünya bir kez daha bu gerçeğe tanıklık etti. Ateşkes ilanlarıyla bu suçların üzeri örtülemez; adalet talebi ertelenemez.

Bugün açıkça görülmektedir ki İsrail yalnızca bir devlet değildir; medya, siyaset ve finans üzerinden kurduğu ağlarla küresel sistemi rehin almaya çalışan bir tahakküm mekanizmasıdır. Almanya'dan Fransa'ya, İngiltere'den ABD'ye kadar birçok devletin siyasal refleksleri bu tekelin baskısı altındadır. Ancak bu baskı çatırdamaktadır. Sosyal medya çağında gerçekler gizlenememekte, İsrail'in yıllardır işlediği suçlar bütün açıklığıyla ifşa olmaktadır.

Dünyanın dört bir yanında yükselen soykırım karşıtı protestolar bunun en somut göstergesidir.

New York'ta üniversite kampüslerinden Londra sokaklarına, Paris meydanlarından Latin Amerika'ya, İskandinav ülkelerinden Güney Afrika'ya kadar milyonlarca insan Filistin için ayağa kalkmıştır. Sanatçılar, akademisyenler, öğrenciler ve vicdan sahibi halklar; İsrail'in işlediği suçlara karşı ortak bir dil ve ortak bir duruş geliştirmektedir. Bu küresel vicdan hareketi, Siyonist tekelin en çok korktuğu şeydir: susmayan, unutmayan ve birbirini bulan bir insanlık.

Valensiya'da "Filistin için Adalet" başlığı altında önemli bir etkinlik düzenlendi. İstanbul İkinci Barosu, Boğaziçi, Galatasaray, İstanbul ve Medeniyet üniversitelerinin hukuk fakülteleri ile Valensiya Üniversitesi'nin ve uluslararası katılımın yer aldığı bu toplantının çalıştay bölümünde talebimi şu şekilde dile getirdim.

"Bugün yapılması gereken, duygusal tepkilerle sınırlı kalmak değil; kalıcı, birbiriyle konuşan, birbirine temas eden bir küresel dayanışma ağı kurmaktır. Hukuk çalışmaları kültür, sanat çalışmaları, akademi çalışmaları, meydanlarda yapılan mitingler dünyanın bir ucunda yapılan bir etkinliğin diğer ülkelerde haber olmalı. Aksi hâlde her mücadele kendi sınırları içinde kalır; oysa biz biliyoruz ki bu mücadele küreseldir ve ancak birlikte kollektif bir dayanışma ile anlam kazanır."

Türkiye, geçmişte olduğu gibi bugün de bu soykırımı İsrail'in yanına bırakmayacaktır. Sivil toplumun, sendikaların, gençlik hareketlerinin ve spor kulüplerinin ortak iradesiyle bu süreç canlı tutulacaktır. 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde yapılacak buluşma, yalnızca bir miting değil; bu iradenin, bu kararlılığın ve bu tarihsel sorumluluğun ilanıdır.