Vatanseverlik ve milliyetçiliğin rakamlarla ifadesi

Vatanseverlik nedir Milliyetçilik nedir

Üzerinde derin düşünmemiz gereken konular. Mesela ayrımcılık milliyetçilikle ve vatanseverlikle ifade edilebilir mi

Ülkenin tümünü kucaklamak yerine ülkemizin yarısını terörist ve teröre destek vermekle itham etmek vatanseverlikle ve milliyetçilikle izah edilebilir mi

Ya da ırkçılık.

Önce genelden başlarsınız. Sonra alt ırklar gelir, sonra yöresel ayrımcılık gelir ve ardından aşiret veya sülale gelir ve de en sonunda aile arasındaki sen-bencilik Yani ülkede ayrımcılığa başladığınızda bunun sınırı nerede duracak

Tek hedef olmalı. Güçlü ve kardeşlik bağı ile sarılmış bir ülke. Yani Türkiye'miz.

Bugün ABD ırkçılık üzerinden mi milliyetçi yoksa vatanseverlik üzerinden mi milliyetçi Ya da İngiltere veya İskoçya. Her ikisinin de Başbakanı İngiliz ve İskoç değil.

BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi nedir Rahmetli Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu BOP için "Türkiye'yi yıkım projesi" olarak tanımlıyordu.

Dışarıdan değil, içeriden yıkım projesi. Veya Büyük İsrail Projesi de diyorlardı.

O zaman Türkiye'ye biraz yakından bakalım. Uçuyor, şahlanıyor oyun kuran ülke mi oluyoruz; yoksa yıkıma maruz kalmış bir ülke miyiz

Rakamları vereceğim ve kararı size bırakacağım.

Buyurun başlayalım.

TEKNOLOJİSİ DURAN ÜLKE

Türkiye büyüyor mu yoksa aynı zamanda kalkınıyor mu

Büyüme şudur: Bugün 10 hıyar satarak geliriniz 100 liradır; yarın 12 hıyar satarak geliriniz 120 liraya çıkıyor. İşte buna büyüme deniliyor.

Oysa 10 hıyar satışının yanına bir de televizyon, buzdolabı gibi yeni ve teknolojik ürünler satmaya başladınız. İşte buna kalkınma deniliyor. Yani teknolojik gelişmeyle sağlanan bir değer artışı.

Ülkeler orta-uzun vadede teknolojik gelişmeyi emsal ülkelerin ilerisine taşıdığında iki şey olur

1-Ülkede refah artar.

2-Ülke parası istikrarlı bir değere oturur.

Bu iki şey olmuyorsa anlayın ki ülkeniz kalkınmıyor; sadece büyüyor ve şişiyor.

Grafikte 3 şey görüyoruz.

1-) Türkiye'nin ihracatında "Yüksek teknolojik ürün payı" 2000'li yıllarda yüzde 6,0-7,0 aralığında seyrediyordu. AK Parti ile beraber Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracat payı hızla düştü ve yüzde 3,0-4,0 bandına geriledi.

2-) Teknolojiyi ikiye ayırdığımızda, yani yüksek teknoloji ve düşük teknoloji diye baktığımızda yüksek teknoloji ürün ihracat oranımız 2007 yılına kadar bir yükseliş yaşıyor. Ve Türkiye'nin teknoloji seviyesi 2007 yılında adeta stop ederek duraksıyor.

3-) Burada önemli bir noktada şudur: Türkiye hem teknoloji seviyesi durmuş bir ülkedir hem de düşük teknoloji ülkesidir. Çünkü düşük teknoloji ürün ihracat oranı halen yüzde 63,1 ile yüksek teknolojinin üzerindedir. Yani bizim teknoloji seviyemiz yüzde 60'lara gelip durmamıştır, tersine yüzde 40'ın altında stop etmiştir.

Teknolojik seviyemizin durmasının ücretler ve fakirlik üzerindeki etkilerini ilerleyen satılarda grafiklerle vereceğiz ama bunun ana göstergesi yerli ve milli paramız olan Türk Lirasıdır. Bugün 1 doların 31 lira olmasının bir başka göstergesi değer üretemeyen ekonomimizin durumu olarak görebiliriz.

YABANCI SERMAYE BAĞIMLILIĞI

Bir ülkenin teknoloji seviyesi neden ve nasıl durdurulur Yukarıda değindiğimiz gibi bunun ana göstergelerinden biri de paramızın değeridir.

Ama bir başka gösterge daha var: Yabancı sermaye bağımlılığı; yani ŞER güçlere karşı bağımlı oluşumuz.

Bunu nasıl ölçeriz

Büyüme ve dış açıkla.

Özal öncesi Türkiye'nin iki ana ihracat kalemi vardır: Fındık ve kuru üzüm.

Oysa Özal bu ülkeyi makus talihinden kurtardı. Tekstil-konfeksiyon gibi hafif sanayi ile başlayan sanayileşme ve ihracat hemen rakamlara yansıdır.

1975-1981 dönemi;
Büyüme 17,9 ve cari açık -14.840 (1 birimlik büyümenin cari açığı -831 milyon dolar)

1982-1992 dönemi;
Büyüme 63,7 ve cari açık -8.413 (1 birimlik büyümenin cari açığı -132 milyon dolar)

1992-2002 dönemi;
Büyüme 34,2 ve cari açık -16.927 (1 birimlik büyümenin cari açığı -495 milyon dolar)

2002-2012 dönemi;
Büyüme 72,4 ve cari açık -327.924 (1 birimlik büyümenin cari açığı -4.531 milyon dolar)

2012-2022 dönemi;
Büyüme 66,9 ve cari açık -284.110 (1 birimlik büyümenin cari açığı -4.247 milyon dolar)

Buradan bazı notlar ileteyim: TÜİK büyüme serisini 2016 yılında güncelledi ve artık sanal da olsa yalanda olsa büyüyoruz. Mesela Özal dönemi 10 yılın büyüme oranı 63,7 çıkıyor ama bunu yeni seride hesaplasak büyüme oranı en az yüzde 90lara çıkar.

Buna rağmen Özal dönemi her 1 büyümenin cari açık etkisi sadece ve sadece 132 milyon dolardı. Oysa AK Parti dönemi her 1 büyümenin cari açığı 4,5 milyar dolar seviyesine çıkartarak Türkiye'yi tam bir yabancı sermaye bağımlısı ülke haline getirdi.

Hangi vatansever bir milliyetçi ülkesinin bu derece yabancı sermaye bağımlılığını içine sindirebilir Her kelimede bağımsızlık ve şer güçlere meydan okuyan hangi ülke bu derece yabancı sermayeye bağımlı ekonomi oluşturur

Mesela bakınız bu yabancı sermaye bağımlılığı dış politikada Türkiye'yi ne hale getirdi

-Hani SİSİ'yi davet etmiştik ve geçen yıl Türkiye'ye gelecekti. Ama gelmedi ve gelmediği gibi bizi ayağına getirtti.

-Bir gece ansızın gelebiliriz dediğimiz Yunanistan ve Miçotakis'in de aynı şekilde ayağına gittik.

-Çin para veriyor diye mi acaba Uygur Türkleri'ni görmüyor, yok sayıyor ve hatta sınır dışı ediyoruz

-Ruslar askerlerimizi katlediyor ama Putin'in kapısında ayakta bekleyen yine bizleriz. Hatta Akkuyu'da Milli Egemenlik ihlali sayılabilecek bir satış mı yaptık Rusya geçen yıl 15 milyar doları doğrudan ve 25 milyar doları dolaylı şekilde Türkiye'nin döviz açığını kapattı. Neden ve ne karşılığı acaba

-BAE ve S Arabistan ile ilişkilerimiz ikili para antlaşmaları ile Milli Egemenlik şartlarını zorlayacak şekle nasıl ve neden geldi

Burada sayamadığım daha nice örnekler Hepsi ve nerede ise tamamı yukarıda verdiğim yabancı sermaye bağımlılığının sonucu gelişen ilişkiler değil mi

Hangi Vatansever-Milliyetçi ülkesinin bu derece bağımlı ekonomi ve siyasetinin olmasını benimseyebilir

BİLİM-TEKNOLOJİ YOKSA FAKİRLİK VAR

Bugün ülkemizin en büyük kuşaksal sorunlarından biri nedir derseniz hemen cevap vereyim: Her ile üniversite.

Adalet sarayları yapıp adaleti nasıl öldürdüysek bilimi ve eğitimi de her ile üniversite ile öldürüyoruz.
Herkes üniversiteli ama herkes işsiz gibi bir durum var.

Mesela yıllık şu kadar edebiyat-tarih öğretmeni ihtiyacımıza karşılık onun 50-100 katı edebiyat-tarih öğretmeni sınıfı açarak aslında bu gençlerin hayatlarını mahvediyoruz.

Bugün ülkemizde mesleksiz ve ömür boyu mesleğini yapamayacak milyonlarca üniversite öğrencimiz oluştu.

Kasiyer veya moto-kuryelik yapan üniversite mezunları sadece bizde olsa gerek.

Ara eleman adeta bitti. "Meslek Lisesi Memleket Meselesi" demişti Koç Holding bir zamanlar ve sonra MÜSİAD "Ara Eleman Aranan Eleman" diye tekrar etti yıllar sonra. Ama ne çare

Kadavra görmeden yetişen doktorlar, bilim görmeden yetişen mühendisler, eksi netle üniversiteye giren öğrenciler Hepsi ülkenin karanlık geleceğinin birer inşası.

İlkokulları camiye, ortaokul ve liseleri kuran kursuna çevirerek ülkeden bilimin silinmesini hangi vatansever milliyetçi benimseyebilir

Boğaziçi Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, nerede bir kalite ve değer varsa onu yok etmek kimin işine yarıyor acaba

Üniversite mezunlarının eski lise mezunları seviyesine düşmesi kimin işine geliyor olabilir

BEYİN GÖÇÜ VE ÇÖLLEŞEN TÜRKİYE

2017 yılından beri yazıyorum. Türkiye önce Arjantin ve sonra Venezuela olacak diyordum.

Bugün ekonomi tablolarımız Arjantin ile yarışıyor. Aramızda öyle çok fark kalmadı. Ama Venezuela işi çok daha karmaşık ve yıkıcı.

Venezuela'da olanları hatırlayalım:

ABD karşıtı gibi duran Chavez'e karşı askeri darbe girişimi yapıldı. Venezuela halkı sokağa çıktı ve o askeri darbeyi püskürttüler.

Sonra H. Chavez ne yaptı Referandumlarla bütün yetkiyi kendinde topladı. Meclisi bile formalite haline getirdi. Adeta "Tek Adam" oldu. Ne denetleme ne dengeleme kaldı. Ve ölünce yerine mirasçısı kamyon şoförü N. Maduro geçti.

Tüm bu süreçte darbeye de tek adamlığa da karşı çıkan orta sınıf dertlerini anlatamadı. Tek adamlık pekiştikçe ve ülkeye yerleştikçe Venezuela Halkının orta sınıfı ülkeyi terk etti. Geriye sürekli fakirleşen ve açlık içinde kıvranan bir ülke kaldı.

Ya Türkiye

2017'den beri ülkeden kaçış var. Artık iyi eğitimlilerin terk ettiği bir Türkiye var. Ülkesini seven, vatanına sıkı sıkıya bağlı olan herkesin en büyük dert edineceği bir olay bu. "Giderlerse gitsinler" diyerek Türkiye'nin çölleşmesine izin verilmeyecek bir durumdur bu.

Ne iyi doktor, ne iyi mühendis, ne iyi eğitimci bu ülkede artık kalmamaya başlıyor. Bu durum uzun vadede ülkemiz için adeta bir yıkım demektir.

İŞSİZLİK-FAKİRLİK ARTIK KALICI

Büyüme ve yabancı sermaye bağımlılığında görmüştük. Türkiye kalkınmıyor ve sadece şişiyor. Bunun ne gibi etkileri oluşuyor.

1-İlk olarak grafikte görüldüğü gibi büyüme ile istihdam arasında bağ kopuyor. Artık yeterli istihdam üretemiyoruz.

2-İstihdam yetersiz kalınca ne oluyor Ücretler artmıyor.

Hem değer (teknoloji) üretimi yetersiz kalıyor hem de istihdam yetersiz kalınca karşımıza sürekli eriyen ücretler çıkıyor.

Çalışanların ücretleri eridikçe oradan emeklilerin de ücretleri eriyor. Yani ülke olarak bir bütün kaybediyoruz.

İyi ama bunca erimeye rağmen kazanan yok mu

İşte tek kazanan. Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'de sadece ve sadece en zengin yüzde 5'lik kesim kazanıyor.

Türkiye'nin tek kazananı en zengin yüzde 5 Tek mutlu olanlar da sanırız onlar olsa gerek.