Sorun keşke pahalılık kadar basit olsa
TÜİK "Yaşam Memnuniyeti Araştırması -2024" sonuçlarına göre vatandaşlar en fazla ekonomiden şikayet ediyor.
Ekonomiye ilişkin şikayetlerin yüzde 29,2'si hayat pahalılığından; 14,0'ü yoksulluktan ve 5,5'i de işsizlikten. Böylece ekonomiye ilişkin şikayet oranı 48,7'ye ulaşmış oluyor.
Bunun dışındaki ana şikayet konuları ise; 15,7 ile eğitim, 8,2 ile adalet, 6,4 ile terör ve 5,5 ile dış göç olarak dikkat çekmektedir.
Hükümet kanadına baktığımızda sürekli hayat pahalılığının düşürüleceği vaadi ile SABIR isteniyor. Sanırsınız ki, hayat pahalılığı bitince her şey muradına ermiş olacak. En büyük hayalleri enflasyonun 2026-2027'de ciddi şekilde düşürülmesi ile seçimleri yeniden kazanmak.
Sorun gerçekten enflasyonun düşmesi mi Enflasyon düşünce dertlerimiz azalacak mı
Açık ve yeniden söyleyeyim: Benim için fiyat istikrarı veya enflasyonun düşmesi öyle çok önemli bir mesele değil.
Enflasyonu herkes düşürür; mesele maliyetinin az olmasıdır.
Bugün ülkemizde gün geçmiyor ki bir yerlerden intihar haberleri gelmesin. Ya da bir yerlerden cinnet geçirilerek işlenen cinayet haberleri gelmesin. Bir bakıma ülke olarak cinnet geçiren bir hal aldık. Bunu en son 2019 yılında yaşamıştık.
Lakin sorun kısa vadeli dışa yansımalar değildir; asıl sorun yapısal temel sorunlardır.
Bu temel sorunlar aslında bir nesil sorunudur da diyebiliriz. Çünkü ortada kaybedilmiş bir nesil söz konusudur.
Bakınız yarın iktidar değiştiğinde ve güvenilir bir kadro ile program uygulandığında ülkede fiyat istikrarını çok az maliyetle sağlayabilirsiniz. Hatta adalet bile çok kısa sürede yeniden tecelli etmeye başlayabilir.
Ama bazı yapısal sorunlarımızı çözmek öyle kısa vadede hiç mümkün değildir. Ve maliyeti çok ağır olacaktır. Gelin yine yeniden bazı yapısal sorunlarımıza kısaca değinelim.
TEKNOLOJİSİ DURMUŞ ÜLKE
Ülkemizin eğitim temelinden başlayarak yönetim kalitesinin en somut göstergesi hiç şüphesiz teknoloji düzeyimizdir.
2007 yılında yüksek teknoloji ihracat oranımız 4,4 iken şimdi (2025) bu oran 3,0 seviyesindedir.
Ankara Sanayi Odası'ndan-ASO çıkan "Ankara'nın Dış Ticaret Analizi ve Teknolojik Boyut" çalışmasında (Dr. Ahmet Dinçer, Murat Özgen ve Prof. Dr. Mehmet Cansız) bu durum şöyle ifade ediliyor: "Küresel ihracattan Türkiye'nin daha az pay almasının temel sebeplerinden birisi, yüksek teknoloji sınıfındaki ürün ihracatının toplam ihracat içindeki payının düşük kalmasıdır. Yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki payı, gelişmekte olan ülkeler için yaklaşık yüzde 19'lar seviyesinde iken Türkiye için bu oran yüzde 4'ün altındadır. Bu durum, ihracatın yüksek katma değer ve teknolojiye dayanan ürün yelpazesinin artırılması gerekliliğini ortaya koymaktadır."
Türkiye'nin teknoloji seviyesinin durması aslında eğitim sisteminin çöktüğüne de işaret ediyor. Bilim ve teknolojiden uzaklaşıyor ve değer üretemiyoruz.