Refah getirmeyen büyüme
Kişi başına gelirimiz 15 bin doları aştı Hiçbir şey sorgulamadan baktığımızda çok ciddi bir gelir artışı yaşıyoruz diyebiliriz.
Lakin gerçek bu kadar iyimserliği haklı çıkartıyor mu
Farklı açılardan bakmaya devam ediyoruz.
Mesela 2005 yılında asgari ücretli yılda 3.136 ederken kişi başına gelir 7.376 ... Asgari ücretlinin ülkedeki kişi başına gelirden aldığı pay 42,5. Zaten 20 yıllık ortalamada da asgari ücretli ülke gelirinden 42,4 pay almış.
2024 yılında kişi başına gelirimiz 15.463 ama asgari ücret geliri 6.231 ile 40,3 payda kalmış. Kısaca asgari ücretli ülkedeki gelir artışından pay alamamış.
Ne demiştik: 2025 yılı asgari ücreti 28.000 lira olmalıydı.
Gelelim bugünün konusuna. Büyüdük ama zenginleştik mi Yani benim alım gücüm arttı mı
Bir örnek: 2005-08 yılları ortalamasında kişi başına gelirimiz 9.025 . Bu dolar değerinin dolar enflasyonundan arındırılmış 2024 değeri ise 13.650 . Kısaca ülke olarak reel açıdan pek zenginleşememişiz.
Ama biz bunu kendi alım gücümüzle ölçelim. 2005-08 toplamı 4 yılın ortalama yıllık açlık sınırı harcaması 5.565 . Ortalama kişi başına gelirin açlık sınırı üzerindeki alım gücü yüzde 62,2 ediyor. (Açlık sınırı üstü gelir: 9.025-5.5653.460 . Bunun açlık sınırına göre ek alım gücü 62,2)
2024 yılında yıllık açlık sınırı harcaması 6.231 ve kişi başına gelirimiz 15.463 . Böylece açlık sınırı harcamasına göre kişi başına gelirimizin ek alım gücü 126,8'e çıkıyor.
2021-24 yıllarını kapsayan son 4 yıla bakıyoruz: Açlık sınırı 5.325 ve kişi başına gelir 12.208 . Açlık sınırının 129,3 üstünde alım gücüne ulaşmışız. Hatırlatalım: 2005-08 ortalaması 62,2.
Açlık sınırına göre alım gücünde önemli bir artış var. Asgari ücret artmamış ama alım gücü artmış.
İş burada bitiyor mu Hayır
Bu alım gücü artışında iki temel sorun var: İlki meydanlarda söylendiği gibi kişi başına gelirimiz eskiye oranla 4-5 kat değil, sadece yüzde 41 artış göstermiştir. İkincisi ise daha önemlidir: Alım gücündeki artış ücretlilerde yaşanmamıştır. Asgari ücretlinin kişi başına gelirden aldığı pay artmadığı gibi azalmıştır da.
Hatta 4 yıllık ortalamaya baktığımızda 2005-08 döneminde asgari ücretli kişi başına gelirin yüzde 40,9'unu alırken 2021-24 döneminde bu pay yüzde 38,5'e düşmüştür.
Peki bu artan gelir ve alım gücü nereye gitti Yani artan geliri kim aldı
İşte bunu "gelir dağılımından" anlıyoruz. Türkiye'de gelir dağılımı bozukluğu özellikle 2014 yılında başlamış ve 2018 sonrası bozulma adeta zirveye çıkmıştır.
2014 yılında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin yüzde 19,6'sını alan en zengin yüzde 5'lik kesimin payı 2024 yılında yüzde 23,1'e çıkmıştır. (2023'de yüzde 23,9'a ulaşmıştı)
Türkiye'de hem gelir hem de servet dağılımı çok ciddi şekilde bozulmuş durumda. Ülkenin toplam gelirinin yüzde 23-24 payını en zengin yüzde 5'lik kesim alırken toplam servetin de yüzde 42'sini sadece yüzde 1'lik kesim almaktadır.
Bu açıdan bakıldığında hem gelir düzenleyici hem de servet düzenleyici ek tedbirlere ihtiyaç had safhadadır. Toplam vergi yükü kişi başına yüzde 16-18 bandında seyrederken gelir ve servet dağılımı bozulması birçok dengeyi de etkilemektedir.
Mesela ülkede dolar bazında fiyat artışı son 2 yılda 115 gibi muazzam artış göstermiştir. Bu artışın nedeni alım gücü aynı kalan asgari ücret veveya ücretler seviyesi olamaz. Dolar bazında bu derece artan fiyatlara rağmen hala tüketime dayalı büyümenin sürebiliyor olması da çok ilginçtir. Çünkü bu alım gücü kayıtlı sistemden kaynaklanıyor olamaz. Olsa olsa alım gücü muazzam artan üst gelir gruplarının lüks tüketiminden geliyor olabilir.