İki liderin iki çılgın politikası

Erdoğan'ın Nass politikası ne ise;

Trump'ın Tarife politikası da bir başka benzeridir.

İki liderin iki çılgın politikası.

Trump Başkan olduktan sonra DOW Sanayi Endeksi 44 binin üzerindeydi. Şimdi 38 binlere düşmüş durumda. SP-500 ise 6.100'lerden 5.100'ün altına düşmüş oldu. Nasdaq ise 22.200'lerden 17.400'ün altına geriledi.

ABD borsalarındaki özellikle son düşüş bir şelale düşüşü ya da bir şok düşüş olarak yaşanıyor. Trump'ın dış ülkelere vergi tarifelerini açıklamasının ardından parasal kayıp 8 trilyon doları aştı.

Oysa Trump ne diyordu "ABD yeniden zengin olacak, görülmedik zenginlik yaşayacağız."

Dünya'yı bekleyen tehlikenin bir başka göstergesi ise petrol fiyatlarında yatıyor. Brent petrol 74 dolardan 65 dolara sert bir düşüş yaşadı. Bu düşüşün tek nedeni var: Ekonomilerdeki durgunluk sonucu petrole olan talebin azalması; yani büyük buhran, büyük şok.

Trump'ın söylemi büyük zenginlik ama gerçek büyük fakirlik.

Bakın bizler buna hiç yabancı değiliz.

2021 yılının aralık ayında AK Parti TBMM Grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan "Faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor" demişti.

2018 yılında ise Erdoğan "Faiz ve enflasyon düşecek Türkiye şahlanacak" demişti.

Ne oldu faiz düşünce Kurlar 8 liradan 18 liraya fırladı; enflasyon yüzde 18'lerden yüzde 85'lere çıktı. Tabi buradaki TÜİK enflasyonu; gerçek enflasyonun ne olduğunu kimse tam olarak bilmiyor.

Sadece şunu söyleyebiliriz: Erdoğan'ın suni faiz tutkusu TL'ye bir sıfır eklenmesi ile sonuçlandı. TL'ye bu kadar kısa sürede ve bu kadar ani şekilde hiç sıfır eklenmemişti.

Bir başka söylem daha vardı: Faiz düşünce "üretim yatırım, istihdam ve ihracat ile büyüyecek zenginleşecektik. Lakin üretim yerinde sayarken adeta tüketim cenneti olduk. Aşırı talep patlaması ülkemizde bütün dengeleri alt-üst etti.

Alt-üst olan bir denge de gelir dağılımındaki bozulmaydı. Sabit gelirliler adeta fakirliğe demir atarken sermayenin kazancı katlı şekilde büyüdü. Zengini daha zengin eden bu modeli bir de şahlanış modeli bile yutturmaya çalıştılar.

ÜLKE SEVGİSİYMİŞ

Geçen gün yine Yeni Şafak Gazetesinde bir haber gördüm: "Yüksek faize rağmen enflasyon hala yüzde 38" diyorlar.

Hatta ben bu habere şunu da ekleyeyim: Mehmet Şimşek gelmeden önce Merkez'in faizi yüzde 8,5 iken de enflasyon yüzde 38'lerdeydi.

Mantık bu

Önce bir örnekle faizin ne olduğunu ifade edelim. Faizin nominal değeri o faizin yüksekliği veya düşüklüğünü vermez. Faizin reel değeri önemlidir.

Mesela siz bir hıyar üreticisisiniz ve kredi kullanarak hıyar üretiyorsunuz. Tarlaya hıyar fidesi ekerken gidip yüzde 50 faizle kredi kullanıyorsunuz. Ama ürettiğiniz hıyarın fiyatına yüzde 60 zam yapıyorsunuz. Bu örnekte o hıyar üreticisi için reel faiz sıfır bile değildir; piyasada eksi faiz vardır.

Diyelim ki, hıyar üreticisi yüzde 50 ile kredi kullanırken hıyar ürününe yüzde 40 zam yapabiliyor. İşte burada reel bir faiz vardır. Ama bu yüzde 5 faizle kredi kullanırken hıyara yüzde 4 zam yapma ile aynı seviyededir. Kısaca faizde yüzde 50 ila 5 aynı seviyeye işaret eder.

Anlayacağınız faiz oranı nominal yükseklikle alakalı bir şey değildir. Önce bunu iktisat biliminden okumak-öğrenmek gerekiyor.

Gelelim ikinci şıkka: 2023 yılında Türkiye'de adeta tüketim cenneti hali yaşanıyordu. Üretim durmuş ama deli gibi tüketiyorduk. Bunun bir başka anlamı da şuydu: Kendimizin olmayan para ile sahte cennet yaşıyorduk.