2125 senesinde tarih okuyan bir evlat, 100 sene önceki Gazze katliamını araştırırken, içerisine düştüğümüz acziyeti anlasın diye… Babalarının başlarında gerçek bir lider olmadığı için, kimsesiz bir kız çocuğu gibi ağlayarak son nefeslerini nasıl verdiklerini bilsin diye… Nasıl izzetsiz bir dönemmiş diye hayıflansın ama biraz da çaresizliğimizi anlayıp bize merhamet etsin diye… Hâlâ utanabiliyorken, tarihe bir not düşmek adına yazılmıştır bu yazı…
Utanç dolgusu ile beynimizin, bedenimizin yandığını hissediyoruz. Konuşmaktan midemiz bulanıyor. Gözlerimiz ve dudaklarımızı kıpırdatacak takatimiz kalmadı. Boş boş dalıyoruz olduğumuz yerde… Düşünmekten, ense kökümüzden başımızın tamamını çatlatırcasına sıkan derin acılarla geçiyor günlerimiz… Bunca şanlı direnen bir kavmin, tek tek paramparça ölümünü seyrediyoruz. Yazmak zorunda kaldığımız şey, kendi yokluğumuz... Bir hacmimizin olmama hali… Binlerce bebek cesedi gördük. Binlerce anne feryadı işittik. Çaresiz babalar ile sıktık kendimizi… Onlar Yahudilere karşı pes etmemek için, biz delirmemek için direniyoruz. İnsanlar yediklerinden tiksiniyor. Onlar aç olduğu için… İnsanlar gülmekten utanıyor. Onların kimsesi kalmadığı için… Evlatlarımıza bakamıyoruz. Olur da yanlışlıkla empati yaparız diye…
Sivil toplum gönüllüleri, davetçiler, teşkilatçılar, içerik üreticileri saatlerce proje üretmeye çalışıyor. 7 Ekim öncesi sokakta basın açıklaması yapamadığımız Mardin'de bile, Filistin bayraklı yamaç paraşütü uçuruldu. Zınnar'dan kampüse… Ama tükendik… Şu sıra en iyi üretebildiğimiz tek proje, ağlamak… Saatlerce büyük insanlık fecaati üzerine ağlıyoruz. Utanmadığımız hiçbir yanımız kalmadı. Babalığımızdan utandık. Evlatlığımızdan utandık. Kocalığımızdan utandık. Dernek adamlığımızdan utandık. Onlar orda adam gibi ölürken, ölemediğimiz her dakika için bir kere utandık. Müslümanlığımızdan utandık. İnsanlığımızdan utandık. Utanmadığımız hiçbir yanımız kalmadı. Acziyetimiz damarlarımızı ele geçirdi. Oturduk ağlıyoruz ve sadece Allah'a dua ediyoruz. Ya rabbi hepimizi helak et diye…
Bizim onları, azgın domuz sürüsü Yahudilere karşı müdafaa etmemiz gerekirken… Bizim tükenmiş halimiz karşısında, Gazze ehli umut veriyor bize… Müslümanlığın, insanlığın geleceğine dair umutlanıyoruz, onların asil hallerini gördükçe… Bir dedenin şehit olan torunun gözünün içini öperken ki hali… Aynı dedenin Gazze'de bir vakıfta çalışırken, şehit olmasının ardından tüm Gazze ehli tarafından gözünün için öpülmesi… Gerçekten yaşamayı da gerçekten ölmeyi de beceremediğimizi fark ediyoruz.
Gerçekten sevmenin ne demek olduğunu bilmediğimizi idrak ediyoruz. Gerçek Müslümanlığın ne manaya geldiğini öğreniyoruz.
Bir yemek sırasında açlıktan bayılan amcanın da, ona ulaşmak için yarışa giren derneklerimizin çalışanlarının da, Gazze ehli olması… Bombalar altında kıyılan nikâhlar… Harabe evlerde doğan evlatlar… Bitirilen hafızlıklar… Devam eden eğitim öğretim… Yastığın üzerindeki kiraz figürünü yiyormuş gibi yapan küçük kız çocukları… Gecenin bir vaktinde elindeki boş tabak ile hıçkıra hıçkıra ağlayarak babasından iki lokma yemek isteyen erkek çocukları… Bir torba un almak için evden helallik alarak ayrılan mücahit babalar… Nasıl pratik bir yol bulurum da hane halkımı açlıktan ölmekten kurtarırım diye günlerce çırpınan ağzı Allahlı analar… Evine gelen vakıf çalışanlarına çay ikram edemediği için hüngür hüngür ağlayan yaşlı amcalar…
Açlıktan ölecek duruma gelmelerine rağmen isyan etmemelerine mi şaşıralım… Her şeye rağmen her cephede direnişi sürdürmelerine mi hayran kalalım… Şehit Raid ile şehit Danya'nın nikâhından anlamıştık bu adamların bir garip olduğunu ama… Bu kadarını zihnimiz yüreğimiz kaldırmıyor artık… Bu adamların imanına, şahitlik edecek kadar dahi takatimiz kalmadı…
Evlatlar! Suç başımızdaki münafıklarındır!
Dünyanın her yanından insanlar, bu manzaralar karşısında canlarından geçmiş durumda… Herkesin ağzında aynı sorular… O çocuklar ölüyorsa, biz neden yaşıyoruz Madem ölüm bir defa gelecek o da neden Allah için olmasın Sözde Müslüman ülkelerin liderleri olacak Siyonizm'in kuklası olan ahlâksızlar, bir tokat yediklerinde diğer yanaklarını çeviriyorlar. Birinin kafası kopartılırken, sıranın kendilerine geleceklerini bildikleri halde korkudan, menfaatlerinden dolayı seyrediyorlar. 2 milyar nüfusu harekete geçirebilecek potansiyele sahip ahmaklar, geceleri yataklarının kenarına sinerek zır zır ağlıyorlar. Ya da perde arkasından kelle başına pazarlık yapıyorlar. Gazze'yi veriyorlar. Karşılığında köpek gibi sürdürülen onursuz bir hayat alıyorlar.