"Suriye'de 'Dejavu'ya izin yok"

İnternetteki arama motoruna "Dejavu" yazdığınızda karşınıza şu ifade çıkıyor: Dejavu, yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu. Anı daha önceden yaşamışlık hâlidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'deki konuşmasında manşeti attı aslında... Erdoğan, "Türkiye, Suriye'de bir 'Dejavu' yaşanmasına izin vermeyecektir. Bu ilkeli tavrımız, Kürt kardeşlerimiz dahil Suriye halkının aleyhine değil, tam tersine onların lehinedir; bölgemizi terör belasından kurtarmaya dönük bir tavırdır" ifadesini kullandı.

Yani Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda tam anlamıyla bir devlet kararlılığı var. Ankara-Şam hattında sarsılmaz bir irade oluştu...

Milli Güvenlik Kurulu Bildirisi'nden de bu durumu okumak mümkün...

Bildiride yer alan "Milletin istikbali önündeki terör duvarı yıkılarak güvenin daim kılınmasına yönelik irade teyit edildi. Terör zemini üzerinden yayılmacılığa kati surette müsaade edilmeyeceği vurgulandı" satırlarında aslında "Terör örgütü SDG sana söylüyorum, İsrail sen anla" diyoruz...

Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan net olarak "Mesele Türkiye ise gerisi teferruattır. Her sorunu çözer, her oyunu bozarız" sözleriyle durumu özetledi. Konuşmasında öne çıkarılacak başka birçok başlık var elbette. Ancak ben bu bölümleri çok önemsedim. Zira "Suriye'de dejavuya izin verilmeyecek" demek, "Ülkede yeniden kan, gözyaşı ve kaos peşinde olanlara müsaade etmeyeceğiz" demek...

Peki bu nasıl olacak İstesek de istemesek de eğer diplomatik çözüm olmazsa askeri güç kullanarak... Peki Suriye'de insanların ölmesi kimin yüreğini yakar İnanın yine bizim yüreğimizi yakar. İnsanları yaban hayvanı olarak gören İsrail'in ipiyle kuyuya inenlerin sonu bellidir. Türkiye hele de Suriye ordusu ile birlikte silindir gibi terörü ezecek güçtedir. Ama unutmayın bölgedeki halkların kardeşi, yoldaşı başı dara düştüğünde omuz vereni yine bizim milletimizdir. İnanmayanlar tarihe Halepçe katliamından kaçanlara, Kobani'de DEAŞ'tan kaçıp Türkiye'ye sığınanlara, Esed zulmünden kaçan 4 milyon Suriyeliye bakabilir... Erbil'deki Kürtlerle ilişkilere bakabilir. Zira gururla söylüyorum ki bizim milletimizin genlerinde ırkçılık, üstencilik yoktur. Yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmek bizim fıtratımızdır.

Siyonizm'in, emperyalizmin kendi çarkları döndüğü sürece kimin öldüğü hiç ama hiç umurlarında değil. Hatırlayın, ABD Suriye'den asker çekme kararı aldığında karalar bağlayıp isyan eden PYD'li teröristler için ABD Başkanı Trump, "Katolik nikahı kıymadık. Parasını verdik bizim için savaştılar. Üstelik de çok ucuza geliyorlar" demişti.

Bu yüzden coğrafyamıza yeni dejavular yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur... Aklıselimle hareket etmek herkesin boynunun borcudur...

NETANYAHU'YU KURTARMA PLANI

ABD Başkanı Trump ve İsrail'in Soykırımcı Başbakanı Netanyahu el ele verdi. "Gazze Barış Planı!" kamuoyuna duyuruldu... Gazze'deki katliamların durdurulması adına biraz olsun umutlandık. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajında söylediği gibi acıların sona ermesi için adil bir barışa ihtiyaç var. Ancak Beyaz Saray'dan duyurulan plan tuzaklarla dolu, endişeleri gidermekten uzak...

- Filistin Devleti'nin tanınması meselesinin muallakta kalması, Hamas'ın tüm silahlarını teslim etmesi ama Filistinlilerin güvenliğinin tam anlamıyla garanti altına alınmamış olması, İsrail'in Gazze'yi Mısır sınırı dahil kuşatmaya devam etmesi ilk göze çarpanlar.

Bu yüzden aklıma yukarıdaki başlık geldi. "Acaba bu barış planı değil de Netanyahu'yu kurtarma planı olabilir mi" diye sormadan edemedim. Zira Netanyahu köşeye sıkışmış vaziyetteyken, 157 ülke Filistin'i tanımış, milyonlarca insan eylemden eyleme koşarken, Sumud Filosu Gazze'ye yelken açmış, "