Umarım siz bu satırları okurken, Diyarbakır sokakları karmakarışık olmamıştır. 6-8 Ekim benzeri yeni kışkırtmalarla karşı karşıya kalmamışızdır. Zira bu konuda endişeliyim...
Ben bu satırları yazarken, Diyarbakır Valiliği izin vermediği halde, DEM'liler yanlarına HDP'nin bilindik isimlerini de alıp sokak sokak dolaşıyor: Teröristbaşı Abdullah Öcalan'a özgürlük mitingine çağrı yapıyordu. Cezaevinden çıktıktan sonra sık sık bu tarz etkinliklerde boy gösteren Sebahat Tuncel'in "Cumhur İttifakı savaş politikasıyla bu ülkeyi karanlığa sürükledi" ifadesi tam da meselenin bam telidir.
Belli ki DEM'liler MHP Lideri Bahçeli'nin uzattığı eli de Erdoğan'ın mesajlarını da İmralı'ya tahvil etme peşinde. Bunu bir pazarlık unsuru olarak görüyor. Hatta sosyal medyada bazı Youtuberlar Sivil Anayasa'ya karşılık Öcalan'ın serbest bırakılacağı tezviratını yayıyor. Terörle mücadele esneyecek havası oluşturmaya çalışıyor.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan dönüşü gazetecilere yaptığı değerlendirmede hiç de böyle bir sinyal vermedi.
Erdoğan önce Kürtler için bugüne kadar atılan adımları hatırlattı.
"Biz Türkiye'de demokratik siyasetin alanını genişletmek için bugüne kadar tüm engellemelere, sabotajlara, haince planlara rağmen köklü adımlar attık. Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır." ifadesini kullandı.
Sonra da DEM'lileri uyardı.
"Buna rağmen 'Biz irademizi demokrasi dışı odaklara teslim ediyoruz, her adımımızı bu anlayışla atıyoruz' demek yapıcı bir yaklaşım olarak görülmez. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında da 6-8 Ekim kışkırtmasını aradan 100 yıl dahi geçse unutmayız mesajı vermişti. Hem CHP'ye hem de DEM Partiye uyarılarda bulunmuştu.
Bu yüzden herkesin bir silkelenip kendisine gelmesinde fayda var.
Zira DEM'liler geçmişte olduğu gibi aynı hataları yapıp farklı sonuçlar almayı düşünüyorsa gerçekten çok yanılıyor. Hele ki millet PKKYPG'nin Siyonizm'in oyuncağı olduğunu bu kadar net görüyorken...
Takdir milletin elbette.
KİM ÇALIŞIYOR
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı her etkinlikte "millet aç aç" diye açıyor ağzını yumuyor gözünü. Sürekli olarak ekonomi kartı üstünden prim yapmaya çalışıyor. Ancak millet bu söylemlere tok. Zira kişi kendinden bilir işi misali herkes zaten kendi ekonomik durumunu da ülkedeki ekonomik durumu da net olarak görüyor değerlendiriyor.
Milletin Özel'den beklentisi avazı çıktığınca mitinglerde ülke perişan, ülke bitik söylemlerini dile getirmesi değil. Çözüm önerilerini paylaşması.
Ancak "Çare CHP, Erdoğan'ın uçaklarını satacağız, muhtarlıklara özel kalem atayacağız" gibi söylemler değil gerçekten dişe dokunur vaatler bekleniyor. Zira millet yerel yönetimlerde CHP'yi iktidar yaptı ama beklediği performansı ne kadar karşılık buldu sorusu hala ortada duruyor. En son 15 milyar lira borcu olan Balıkesir Belediyesi yeni logo tasarımı ve kentteki eski logoların yenileriyle değiştirilmesi gibi bir gündemle konuşuluyor. Sosyal medyada "480 milyon lira harcandı" iddiaları var. CHP'li Başkan Akın bunu yalanlıyor ama kaç para harcadıklarını da söyleyemiyor. Hatta yolda yürürken karşılaştığı bir gencin "başkan milyonları yeni logo için niye çöpe atıyorsunuz, eski logonun nesi vardı, ne aciliyeti vardı bu işlerin" sitemini savuştururken de zorlandığını gördük. Neyse konuyu uzatmayacağım. "CHP'li belediyelerde Balyozla makam basanları, maaş alamıyoruz diye eylem yapanları, 15 Temmuz anmasına para yok deyip, sonra festival düzenleyenleri" millete havale ediyoruz.
Gelelim esas vermek istediğimiz mesaja...
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki günlük Balkanlar turuna çıktı. Arnavutluk ile ticaret hacmini 2 milyar dolara, Sırbistan ile 5 milyar dolara çıkarmak için anlaşmalar imzalandı. Yani Erdoğan büyük ülke küçük ülke ayrımı yapmadan koşturuyor. Ülke için yeni Pazar alanları oluşturmaya çalışıyor. Bu sırada Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi Süveyş Kanalı'nı geçmiş Somali rotasında ilerliyor. Yani yeni kaynaklar oluşturmak için verilen büyük bir mücadele var.