Hugo

Bu son tatil yazımız.

Sonrasında artık sıcak gündeme dönüyoruz.

Zira tatil bitti.

Sizi Hugo ile tanıştırayım.

Biz de tatildeyken tanıştık.

Henüz 4 yaşında ancak bir yetişkin gibi adeta...

Tek başına kaydırağın merdivenlerini tırmanması, kaydıraktan kayması, açık büfeden kendi tercihlerini yapması, yani büyümüş de küçülmüş dediğimizi tipte bir çocuk. Slovakya'dan gelmişler. Anne ve babası onu uzaktan izleyip, kontrolü elden bırakmıyor ama geniş de bir hareket alanı bırakıyor.

Bir yandan Hugo'yu izlerken diğer yandan elbette diğer aileleri ve çocuklarıyla iletişimlerini izleme imkanımız da oldu. Örneğin daha üç yaşında olan kızına sürekli "Annecim, annecim" diye hitap eden bir annenin yemekhanede içine düştüğü zor duruma üzüldüm.

Zira minik kızı oturdukları masayı beğenmediği için tüm aileyi başka bir masaya geçmeye zorladı. Bunu ağlayarak ve çığlık gibi sesler çıkararak yaptı. Sonra da masadaki suyu yere döktü.

Garsonlar "sorun yok temizleriz" diye aileyi teselli etmeye çalışırken çocuksa herkesi parmağında döndürmenin keyfini sürüyor gibiydi. Ve işin acı yanı ele geçirdiği gücün de farkındaydı.

Benzer birçok örnek gördük bu tatilde.

Hugo'nun elinde bir kez bile tablet, akıllı telefon görmedik. Kendince oyunlar bulmuş. Oyuncaklarını havuza atıyor. Sonra dalıp bulmaya çalışıyor. Babasıyla oyunlar oynuyor. Çok da eğleniyor gibi görünüyordu.

Ellerine akıllı cihaz verilerek susturulan çocuklarınsa ne kadar eğlendiği bence tartışmalıydı.

Çocuklarımız bu akıllı cihazlar sebebiyle normal hayatı unutuyorlar. Ağaca tırmanmayı bilmeyen bir nesil yetiştiriyoruz. Ve uzmanlara göre ağaca tırmanma ile matematikte başarılı olma arasında doğru korelasyon var.

Yani demem o ki herkesin en büyük sınavı bence evlatları ve bu sınavı sadece biz değil aslında evlatlarımız da veriyor. Biz erken veriyoruz. Onlar büyüyünce gerçek hayatla yüzleşiyor. Düz bir duvara bodoslama çarpıyorlar.

Bu tatilden öğrendiğim bir şey varsa o da helikopter anne-babalık meselesini çok abartanlar olduğuydu. Herkes hissesine düşeni alsın lütfen.

Ve küçük bir not. Yazıyı yazmak ve fotoğrafı için de ailesinden izin aldım...

EFES GECESİ

İnsan sormadan edemiyor. "Bugüne kadar neden yapılmamış, kimsenin aklına gelmemiş mi" diye... Efes Antik Kenti'ne yaptığımız yolculuk şaşırtıcı bir şekilde başladı. Zira kapıda inanılmaz bir kalabalık vardı. Oysa gece gece gelen çok olmaz diye düşünmüştüm. Ama yanıldığımızı daha otopark girişinden itibaren anladım... Bir yandan da sevindim. Zira yabancılar kadar yerli turistler de akın etmişti. Oldukça yoğun bir kalabalık halindeki kuyrukları aşarak içeriye girdik.