Şimdi başlığa bakınca bir an meselenin ekonomiyle ilgili olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.
Ancak mesele yaşadığımız coğrafya hatta dünya ile ilgili...
Zira rakiplerimizi, düşmanlarımızı, hasımlarımızı hiç hafife alma lüksümüz yok.
İçinde bulunduğumuz dünya tam anlamıyla bir kırılgan güven iklimi içinde...
Bakın NATO gibi bir büyük savunma ittifakında bile kırılgan bir güven iklimi var.
Örneğin gönül rahatlığıyla İsrail, Türkiye'ye saldırırsa NATO bizi korumaya gelir diyebiliyor muyuz
ABD Başkanı Trump, İspanya'nın savunma harcamaları konusunda cimri davranmasından rahatsız olduğunu söylüyor. NATO'dan atalım diye çıkışıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasında hala tam anlamıyla bir güven iklimi inşa edilemedi. Üstelik ABD Başkanı Trump'ın devreye girmesine rağmen. Avrupa, Rusya'ya karşı tedirgin ABD'nin gerekli korumayı sağlamayacağını düşünüyor.
Listeye yeni bilgi, madde eklemek mümkün ama özetle söylemek gerekirse kırılgan hatta çok kırılgan bir güven iklimi var. Bu yüzden Türkiye, Katar, ABD ve Mısır'ın Gazze ateşkesiyle ilgili garantörlüğü çok ama çok kritik önemde...
Netanyahu ve Kabine üyeleri sanki ateşkesi bozmak için fırsat kolluyor gibi. AFAD yardımlarının engellenmesi, her gün Gazze'de öldürülenlere yenilerinin eklenmesi, çeşitli bahanelerle ipe un serme çabaları halen sürüyor.
Bu yüzden hep söylediğimiz gibi daha çok çalışmak, akıl ve alın teri dökmekten başka çaremiz yok.
Zira bu coğrafyada hayatta kalmak istiyorsak tembellik etmek gibi bir lüksümüz hiç yok.
ÖNCE ALLAH SONRA MİLLET KORUDU
Şimdi yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerini bir düşünün bir de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in son dönemdeki siyaset anlayışını, paylaşımlarını, çıkışlarını... Daha kendi partisini bir arada tutamayan, beğenmedikleri Kılıçdaroğlu'nun kurduğu altılı masanın altından girip üstünden çıkan, muhalefete muhalefet edip, beğenmediklerini kılıçtan geçiren bir CHP Genel Başkanı var karşımızda.
Bu yüzden hepimizin itiraf etmesi lazım ki, 2023 seçiminde memleketi önce Allah, sonra millet korudu.
Bugün bu basiretsiz yöneticilerin eline ülke kalsaydı halimiz nice olurdu Aslında bu soruya CHP Genel Başkanı Özel'in iddialı bir açıklaması ile cevap verebiliriz. Ne diyordu Özel; Yerel yönetimlerdeki başarımızla iktidara yürüyeceğiz. Belediye başkanlarımız örnek hizmetleriyle iktidar için hazır olduğumuzu gösteriyor bla bla bla...
Yani CHP'nin yerel yönetimlerde ne kadar başarılı olduğunu artık sormaya bile gerek yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "çöp, çukur, çamur" diye tanımladığı bu siyaset anlayışındaki çamur bölümünü hem gerçek anlamıyla hem de siyasi anlamda kullanmak mümkün. Sürekli olarak bir karalama çabası içindeler, son olarak Eskişehir'deki nadir toprak elementlerinin ABD'ye peşkeş çekildiği yalanını dolaşıma soktular. Yani milleti Erdoğan'ın ülkeye ihanet ettiğine inandırmaya çalışıyorlar. Tam anlamıyla bir akıl tutulması...
Herkes biliyor ki, Erdoğan zaten ülkeyi Batı'ya peşkeş çeken bir siyasetçi olsaydı başına bunlar gelmezdi. Hatta üstüne bir de Nobel Barış Ödülü verirlerdi...
Ne diyelim takdir milletin elbette...
ATEŞ ÇEMBERİ BÜYÜYOR
Belli oldu. İsrail rahat durmayacak. Lübnan'a yönelik bombardımanın ardından Netanyahu İran'ı bir kez daha hedef tahtasına koymuş gibi görünüyor. İran Dışişleri Bakanı Arakçi'nin nükleer anlaşmanın artık geçersiz olduğu açıklaması yaklaşan tehdidin artık kaçınılmaz hale geldiğinin de ilanı gibi görünüyor. Rusya ve Çin'den hava savunma sistemi ve uçak peşine düşen Tahran yönetimi ne kadar başarılı oldu bilemiyoruz. Ancak yakın zamanda Netanyahu'nun hapisten kurtulmak için yeni cepheler açmaktan kaçınmayacağı anlaşılıyor. Öte yandan bir haftadır bir de Afganistan-Pakistan çatışmalarını izliyoruz. Bir savaşın eşiğine gelindi mi sorusu ortada duruyor... Bir asırdır devam eden sınır sorunları, Taliban meselesi bir kez daha kaşındı. Özellikle Hindistan'ın Afganistan ile yakınlaşmasının ardından sınır çatışmalarının başlaması ne kadar tesadüf bilmiyoruz. Ancak Müslüman kardeşi kardeşe kırdıran bir akıl yine devrede gibi görünüyor. Türkiye kim bilir yakın zamanda İran, Afganistan, Ukrayna için de bir kez daha elini taşın altına koymak zorunda kalabilir... Öte yandan siz bu satırları okurken KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor olacak. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın iki devletli çözüm politikasının aksine rakibi Rumlarla iş birliği yapmak ve federasyon üstünden oy toplamak peşinde koştu. Üstelik de Rumların son dört yıldır Kıbrıs'ın güneyinde yaptığı askeri yığınağı, İsrail ile derin iş birliğini görmezden gelerek. Umarım KKTC'deki kardeşlerimiz aklın yolunu seçer. Bu arada Türkiye ve KKTC'nin iki devletli çözüm dışında seçeneklere kapalıyız politikasının nasıl bir el yükseltme olduğunu anlayamayanlar Rumların eskiden burun kıvırdıkları federasyon tezine yakın davranmaya başlamasından da meseleyi anlayabilir.