Gülümse, hadi gülümse

Kürt Şair Kemal Burkay, Sezen Aksu'nun Gülümse şarkısıyla dillere yerleşen şiirinde "İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse" diyordu. Türkiye geçmişte bu fırsatı ıskaladı. HDP'lilerin "Şartlar değişti" diyerek elinin tersiyle ittiği süreç "Hendek Terörü"yle noktalandı.

Ve şimdi Cumhur İttifakı'nın estirmek istediği ılıman rüzgarlarla birlikte gerçekten de bölgemizde "İklim değişir, Akdeniz olur" mu Diye umutlandığımız zamanlardayız.

Bu konuda Erdoğan ve Bahçeli'nin samimiyetle uzattığı el bölgede yaşanan gelişmeleri, değişimi ve fırsatları çok iyi okuduklarını gösteriyor.

DEM'li Sırrı Süreyya Önder'in Meclis'te "Barışı konuşan Erdoğan ve Bahçeli'ye şahsım adına teşekkür etmek istiyorum. Bu konuda temel yaklaşımımız hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus gibi bir düsturdan yola çıkmalıyız." ifadesini kullanması.

DEM Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'in televizyon ekranından "Şimdi çok ironik olacak ama Bahçeli ile ilk defa aynı düşünüyoruz." demesi dikkat çekiciydi. DEM'li Koçyiğit bu süreçte, Meclis'te CHP'lilerle vatanseverlik tartışmasına girip, "Biz bu vatanı en fazla sevenleriz kusura bakmasınlar" demesi...

Ardından Aynı şekilde DEM Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın da CHP'ye yönelik "Kürtler iktidarla anlaştı" sendromundan kurtulun! Kürt kiminle konuşur kendi karar verir" ifadesi dikkat çekici...

Yani DEM, CHP'ye "Kent uzlaşısı yaptıysak, partinin anahtarlarını size teslim etmedik" mesajı veriyor. Akdeniz iklimi, DEM'in oyunu cebinde gören CHP'nin planları bozuyor.

Bu yüzden CHP Genel Başkanı

Özgür Özel bu hafta doğu ve güneydoğu turuna çıkıyor.

Özel'in 23-27 Ekim arasında Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkari ve Van'ı kapsayacak ziyaretleri sırasında vereceği mesajlar gerçekten merak ediliyor.

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan çok yönlü bir strateji uyguluyor.

Külliye'de IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile yaptığı görüşme kimsenin gözünden kaçmasın... Zira bu ziyaret öncesinde Erbil yönetiminin lideri olan Mesut Barzani, "Irak'ın Kuzeyindeki tek güç biz olacağız" mesajıyla, Irak'taki rakibi Talabani aşiretine gözdağı verdi. Hatırlanacağı üzere Talabani lideri Bafel Talabani, ABD'nin ittirmesiyle Terör Örgütü PKKYPG ile iş birliği yapıyor. Talabani güçleri, ABD ve PKK'lı teröristlerle sözde tatbikatlar yapıyordu. Ancak Bafel Talabani de son yaptığı açıklamada, PKKYPG Elebaşı Mazlum Kobani ile Barzani'yi görüştürmek istediğini ama reddedildiğini söyledi.

Yani Barzani ailesi bölgede huzurun teminatının Türkiye olduğunun farkında ve ABD'nin de Siyonizm'in de kayığına binmek istemiyor.

Özetle, Cumhur İttifakı, sınır ötesinde terör temizliği yaparken, dengeleri değiştirirken, "Son Kale Türkiye"deyse kardeşlik surlarını güçlendirme çalışması yapıyor.

Ne diyelim inşallah İklim Akdeniz olur ve yüzler güler...

Zira terörün olmadığı bir coğrafyada yaşayan halkların nasıl güçlü bir kalkınma sürecine gireceğini varın siz hesaplayın.

Irak'la yürüttüğümüz Kalkınma Yolu Projesi'ni hedef alanlara bakın ne demek istediğimi anlayın...

BİBİ'NİN EVİNİN VURULMASI

Hizbullah İsrail Başbakanı Netanyahu'nun evini SİHA ile vurarak nokta atışı bir operasyon gerçekleştirdi. Zaten kısa süre öne de Golani Taburu'nu vurmuş. Bu konuda doğru istihbarat elde edebildiğinde çatışmaları bir üst boyuta taşıyabileceğini göstermişti.

Bu yüzden her ne kadar İsrail Başbakanlık yetkilileri SİHA saldırısı sırasında "Netanyahu ve ailesi evde değildi" diye açıklama yapsa da hemen konuyla ilgili yayın yasağı getirmesi dikkat çekiciydi.

Yani İsrail kendi başbakanı ve ailesini koruyamayan bir ülke pozisyonuna düşmekten endişeli gibi görünüyor.

Hizbullah insansız hava araçları ile yaptığı saldırı Kayserya denilen bölgede yani Hizbullah yaklaşık 70 kilometre mesafeden yaptığı saldırı ile Demir Kubbe'yi bir kez daha atlattı. Öyle ki İsrail SİHA'ları gözle teşhis edebilmek için helikopterle devriye atmak zorunda kaldı.

Peki bu nokta atışı saldırılar neyi değiştirecek

Öncelikle Kayserya'da İsrail'in kalburüstü aileleri yaşıyor.

Yani hem zengin hem de hayatları diğer İsraillilere göre daha kıymetli. Yani Hizbullah'ın bu bölgeye yaptığı saldırılar İsrail'in yıllardır pompaladığı "Yahudiler için İsrail'den başka güvenli yer yok" söylemini de tarihe gömüyor. Bir başka deyişle saldırıların dozu arttıkça, özellikle çifte vatandaşlığı ve imkanı olan Yahudiler İsrail'i terk edebilir. Ayrıca İsrail'in dünyanın birçok bölgesinden Yahudi göçmen toplama planları da akamete uğrayabilir. Sözün özü Netanyahu her ne kadar son dönemde verdiği suikast emirleriyle bir rüzgar yakalamış gibi görünse de özellikle İran gibi bir ülkeyi hedef alması durumunda bu rüzgar tersine de dönebilir.