"En az 3 çocuk"

Bugüne kadar her nikahta evlenen çiftlere 3 çocuk tavsiyesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında çok kritik bir uyarıda bulundu. Türkiye'nin nüfusu azalıyor.

İstatistikler alarm zillerini çalıyor.

2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2023 yılında 1,51'e geriledi. Yani nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız.

Peki neden böyle oldu

Muhalefete göre tüm mesele ekonomik sebepler,

"Millet aç" o yüzden de ikinci çocuğu yapmıyor, evlenmiyor, yalnız yaşıyor.

Gerçekten böyle mi

Yoksa konformizm hastalığının pençesinde olduğumuz için çocukları yük olarak gösteren, çocuğun en ufak bir eksiği olursa iyi anne-baba olamıyoruz gibi anlayışlara mı yeniliyoruz

Ekonomik açıdan bakarsak 20 yıl önce kişi başına düşen milli gelir üç bin dolar seviyesindeyken bugün 12 bin dolar seviyesinde.

Ama çoğumuza ne kadar kazanırsak kazanalım yetmiyor.

Daha önce yazmıştım, biz 5 kardeşiz. Annem ve babam Niğde'den İstanbul'a bir döşekle gelmiş. Yıllarca kiralık evlerde oturduk, suyumuzu sokaktaki çeşmeden taşıdık.

Annemin 5 çocuk büyüttüğü yılları bir hatırlatayım.

Doğalgaz yok. Yemekler küçük tüpte pişiriliyor.

Bulaşık, çamaşır makinası yok.

Bebek bezi, hazır mama yok.

Çeşit çeşit kıyafetler, ayakkabılar, ayrı ayrı çocuk odaları yok.

Listeyi daha uzatmak mümkün ama sizi daha fazla sıkmayayım.

Geçen bir arkadaşım geldi. Evlerine aylık 100-120 bin lira civarında bir para giriyor. Tek çocuğu var. İstanbul'da bir evi, prefabrik bir yazlığı ve sanırım bir de otomobili var.

Yine de Türkiye'de kendisine ve çocuğuna bir gelecek olmadığını düşünüyor. Kendisi ve eşi istifa etti.

Tek çocuğunun istikbalini kurtarmak için evini satmış, tüm parasıyla ABD'ye gidiyor. Orada yeni bir hayat kuracak. 40'lı yaşlarında karı-koca bir kumar oynamayı göze alıyorlar. Umarım başarılı olurlar.

Ama bize ne zaman, kim bu tohumları ekti.

Bir evladımıza dahi bu ülkede bu kazançla bakamayacağımızı, istikbalin Batı'da, ABD'de olduğunu kim üfledi kulağımıza bilmiyorum.

Kendi adıma şu kadarını söyleyebilirim.

Çocuklarımız için yetersiz kalıyoruz anlayışına yenik düşersek kaybederiz.

Çocuklarımızı bize yük gibi gösteren anlayışa yenik düşersek kaybederiz.

Büyüklerimizi yük olarak gösteren anlayışa yenik düşersek kaybederiz.

Anne-Baba duası alanın sırtı yere gelmez zira.

Ve bu konuyla ilgili sistemli bir saldırı altındayız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uyarısıyla bitireyim.

Biraz uzun ama lütfen sabredin...

"Sadece boşanma ve evlilikten uzaklaşma değil, küresel cinsiyetsizleştirme projeleri de aileyi tehdit ediyor. Çok uluslu şirketler, kurumlar ve belli başlı devletler cinsiyetsizleştirme projelerini alenen destekliyor. Bu akımları fonlayanların amacının hak ve özgürlük olmadığını biliyoruz."

Erdoğan özellikle sapkın akımların normalleştirilmek bir yana artık özendirilir hale geldiğini söylüyor.

Sapkın akımların meşrulaştırılmasına itiraz etmenin siyasi ve ekonomik maliyeti giderek yükseliyor. Yani her liderin harcı da değil. Ama Erdoğan yine de

"Özgürlük maskesi altında rol model olarak gençlere takdim edilen tuhaf tiplerin toplumsal yozlaşmanın Truva atları olduğu açıktı. Bu tür uluslararası etkinliklerde giyimiyle, tavrıyla, sözleriyle normal bir insana rastlamak neredeyse imkânsız hâle geldi." İfadesiyle bu riski alıyor.

Elbette meseleye homofobik bir bakış açısıyla yaklaşmıyoruz.

Ancak ortada sistemli bir saldırı olduğu da açık.

Milyarder iş insanı Elon Musk'ın Twitter'da "Kadın nedir" belgeselini yayınlama kararı aldığında LGBT lobilerinin nasıl hedefi olduğunu unutmayın...

MİLLETİN SESİNİ DUYMAK

Milletin gündemindeki iki önemli konuyla ilgili adım atılacak gibi görünüyor. AK Parti her zaman olduğu gibi milletin sesine kulak veriyor. Biri başıboş köpek sorunu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlıklara çalışma yaptırdı. Ve yakında teklif Meclis gündeminde olacak. Kimi iyi niyetli kimi çıkar odaklı tepkiler olacak elbette ama bu mesele artık iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı.

Her gün saldırıya uğrayan insanların, yola fırlayan hayvanlar sebebiyle yaşanan kazaların haberlerini yapıyoruz. Parçalanan kedileri, diğer küçük köpek ve hayvanları da unutmayın. Ayrıca köpeklerin de ne kadar mutlu olduğu tartışmalı, zira onlar da yaralanıyor. Sakat ve aç kalıyor.

Her konuda Avrupa'yı örnek gösterenlerin mesele köpekler olunca neden karşı çıktığını anlamak gerçekten güç. Sokaklarda 100 milyon köpek olmasını beklemek de bir çözüm değil ayrıca.

Bir diğer önemli mesele kiralarda yüzde 25 sınırı...

Ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getiren bu meselede hakkaniyet ölçüsü bulunmalıydı. Bu yüzden yüzde 25 zam uygulamasına Temmuz'da son verilmesi bekleniyor. Zaten şu anda ev kiralayanlar sözleşmeye enflasyon oranında zam maddesini ekletiyor. Bir de üstüne tahliye taahhütnamesi almak artık neredeyse sıradan bir uygulama olmuş vaziyette. İmzayı atmayana kimse ev kiralamıyor.

Umarız bu iki konuda olduğu gibi milletin çözüm beklediği diğer başlıklarda da yeni adımlar atılır.

Zira hep söylediğimiz gibi, Cumhur İttifakı seçmeni durduğu yerde duruyor. Sadece gönlünün alınmasını bekliyor.

Katı CHP seçmenini ikna etmek için harcanacak enerjiyi Cumhur'a harcamak çok daha verimli bir çaba gibi görünüyor.