Öncelikle hepimize çok büyük geçmiş olsun!
İstanbul'daki 6,2 büyüklüğündeki depremde tüm kent büyük bir korku yaşadık. Neyse ki bugüne kadar ortaya konulan o kabus senaryosu ile karşı karşıya kalmadık. Ama tabii bu durumu hafife de almak olmaz.
Kentteki titrek binalar hem asıl deprem hem de peşinden gelen artçı sarsıntılarla iyice yoruldu. Bu yüzden önümüzdeki günlerde kendi kendine çöken bina haberlerini umarım sizlerle paylaşmak zorunda kalmayız. Yorgun binalarda yaşayan insanlarımız aslında tabutlarında oturuyorlar. Bu yüzden lütfen ama lütfen kentsel dönüşüm konusunda daha duyarlı olalım. Metrekare kavgaları, "ben ödeme yapmam" tartışmaları ile günler akıp geçiyor. Depremin bizi daha kaç kez uyarması gerekiyor.
Şunu da söylemeden edemeyeceğim.
Lütfen ama lütfen siyasetçilerin deprem karnesini iyi sorgulayın.
Çalışan, emek veren, ter döken ile deprem turisti gibi davrananları aynı kefeye koyup tartarsak haksızlık yapmış oluruz.
Her zaman olduğu gibi takdir milletin elbette.
Zira İstanbul'un kentsel dönüşümü bekleyen 600-650 bin binası olduğunu unutmamalıyız.
Unutursak ölürüz...
Hepimize geçmiş olsun...
SURİYE İZLENİMLER
İstanbul Havalimanı'ndan Şam Havalimanı'na indiğimiz anda sanki geçmişe doğru 30-40 yıllık bir yolculuk yapmış gibi hissettik.
Yol kenarlarına dizilen yakıt bidonları, kafasında ekmek satanların görüntüsü, kaotik trafik korna sesleri...
Elektrik ve su kesintileri altyapı sorunları...
Üstelik iç savaşın görece daha az yaşandığı Başkent Şam'da durum böyle... Halep'i, İdlib'i, Hama, Humus'u varın siz düşünün...
Suriye'de eksikleri saymaya kalkarsak Liste uzun...
Bu bardağın boş tarafı...
Dolu tarafındaysa özgürlük sevinci, geleceğe dair umutlar var...
Konuştuğumuz herkes Türkiye'nin mazlum Suriyelilere kucak açmasından duyduğu minnettarlığı paylaşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Baba, İslam'ın lideri, bölgenin umudu" gibi ifadeler kullananlarla sohbet etme imkanı bulduk.
Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda tarihe bir yolculuk yaptık.
Abdülhamid Han'ı saygıyla andık.
O sırada içimden şöyle geçti.
Osmanlı Coğrafyasını bir arada tutmak için büyük mücadele veren Abdülhamid Han'ın devrilmesi de Erdoğan'a yönelik darbe teşebbüsü de aslında aradan asır da geçse sömürgeci aklın hep aynı çalıştığını gösteriyordu. Osmanlı'nın Şam vilayeti olan Suriye bölgesini işgal eden Fransız aklı, İngiliz aklı bugün ABD'de, Siyonizm'de vücut bulmuş halde.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Eş Şara ile kahve içtiği Kasiyun Dağı'ndan Şam'ın o muhteşem manzarasına bakarken bir an kendimi Mardin'den Mezopotamya'ya bakıyor gibi hissettim. Aslında tüm bu coğrafyanın nasıl kaderimiz olduğunu düşündüm. Bu yüzden dilimize yerleşen "Bizans entrikası", "Böl parçala yönet" senaryolarını her daim aklımızda tutmamız gerekiyor.
Kasiyun Dağı'nın hemen 30 kilometre aşağısında Şeyh Dağı'nın İsrail tarafından işgal edildiğini, aynı şekilde İsrail'in Lübnan'ı işgal edip, Filistin'de soykırımı sürdürdüğünü unutmamak gerekiyor.
Kasiyun Dağı'ndan Şam'a bakarken bu zulüm ne zaman bitecek diye düşündüm. Gazeteci Çetiner Çetin, "Bu topraklar insanların kumdan kaleler gibi yıkıldığı yerler" sözü kulağımda çınladı.
Ümmetin en kıymetli emanetlerinden biri olan Emevi Camii'nde iki rekat şükür namazı kılmak da nasip oldu.
Mescid'i Aksa'da kıldığımız akşam namazını düşündüm o sırada,
Müslümanların gözyaşlarını keza...
Bir de Yusuf Alabarda'nın Masana Ne Var Programında anlattığı İngiliz General Allenby'nin hikayesi aklıma geldi.
Suriye ve Filistin cephelerini yöneten Allenby, 1917'de Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyübi'nin kabrini tekmeleyerek, "Kalk Selahaddin biz geldik" diye kibirli tavrını hatırladım.
Bu yüzden bizim coğrafyamıza yapılan Haçlı Seferleri'nin bittiğini düşünenler yanılıyor olabilir. Yaşadığımız coğrafyada sadece son çeyrek asırda çekilen acılar dahi aslında saldırıların çeşitli şekillerde sürdüğünü bize gösteriyor.
Bu yüzden yüzyıllar boyunca İslam'ın sancaktarlığını yapmış olan milletimize çok büyük görevler düşüyor.
Akıl ve alın teri dökerek çok çalışmalıyız.