Çatal mı, parmaklık mı

ABD'li dahi iş insanı Elon Musk, tam da Çin'in geliştirdiği yapay zeka uygulaması "DeepSeek" ülkeyi sarstığı sırada geçen yıl paylaştığı bir fotoğrafı X profiline sabitledi.

Peki Elon Musk ne söylemek istedi

Elbette sanat eserini pek çok bakış açısıyla yorumlamak mümkün... Ben kendi gördüğümü anlatayım.

Fotoğrafa baktığınızda yolun üstüne tam da yol ayrımının olduğu noktada saplanmış devasa bir çatal görüyorsunuz.

Kadrajı biraz daraltıp baktığınızdaysa çatalın dişleri yolun üstünde duran demir parmaklıklar ya da demir bariyerler gibi görünüyor...

Zaten Elon Musk da bu eser üstünden

"Fermi Paradoksu" kavramını paylaşıyor ve iki soru soruyor...

Birincisi "Yola nasıl devam edeceğiz"

Zira çok yüksek teknolojinin insanlığın sonunu getirmesi riski her daim tartışılıyor. İkinci soruysa nasıl rekabet edeceğiz

Zira yazının başına dönersek Çin artık futbol dili anlatımıyla çığır açan teknolojilerin Real Madrid'i olma yolunda yürüyor...

Yapay zeka uygulaması "DeepSeek"in Batı'daki rakiplerine göre hem daha ucuz hem de yeni bir teknolojik zemin içermesi ABD'de bu alanda çalışan firmaları tepetaklak etti. Trilyon dolarlık kayıplar yaşandı.

Bu yüzden Batı şu anda Çin'e elini verip kolunu kaptırmanın endişesi içinde... ABD Başkanı Trump'ın bas bas bağırıyor olması, "Çin atı aldı Üsküdar'ı geçiyor" mesajları vermesinin sebebi bu.

Zira Çin led ekranlarda, güneş panellerinde, uzay teknolojilerinde, havacılıkta, drone teknolojilerinde, bilişim ve yapay zeka gibi konularda aldı başını gidiyor. Düne kadar otomobil fuarlarında Çinlilerin fotoğraf çekmesine izin vermeyenler ki o dönem Çinli mühendisler o fotoğraflarla o otomobillerin çakmasını yapıyordu. Şimdilerde kendi fabrikalarını Çinlilere satıyor ya da ortaklıklar kuruyor. Elon Musk'ın yoldaki çatal eserini Tesla'nın merkezine koymuş olması da belki de bu yüzdendir.

Yani teknolojide bir eksen kayması yaşanıyor.

TEKNOFEST Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar bir konuşmasında tam da bu konuya dikkat çekmişti.

"Batı bu yüksek teknolojileri bize vermediği ve bizim de sınırsız kaynaklarımız olmadığı için yeni yollar bulmalıyız. İşte belki de bizim avantajımız bulacağımız bu yollar olacak" diye anlatmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Temmuz'daki "Yüksek Teknoloji Teşvik Programı"nı biraz da bu açıdan okumak gerekiyor.

Sözün özü Türkiye elektrikli otomobili ile güneş panelleriyle, havacılıktaki atılımları, savunma sanayisindeki hamleleri ile kuantum bilgisayarı ve nano teknolojileri ile trene binme çabası içinde...

Erdoğan'ın vizyonu bu sürece çeyrek asırdır yön veriyor.

Muhalefetin vizyonunun takdirini de size bırakıyoruz...

Takdir milletin elbette.

CHP MEDYASINDA ÇARŞI KARIŞTI

Gazeteci Barış Pehlivan'ın gözaltına alınması CHP medyasında çarşıyı karıştırdı. Sözcü TV sunucusu Fatih Portakal, yasaları hatırlattı.

Kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığını söyledi.

Halk TV'den çok sert cevap geldi. Moderatör Şule Aydın, zehir zemberek ifadeler kullandı. Portakal'ın aldığı milyonluk maaştan girdi, "Son 6 ayda hangi gazetecilik başarısına imza attın" diye sordu. "Hükümet baskısından korkup kaçtın" imasında bulundu. Sonra bir dönem birlikte yol yürüdükleri İsmail Saymaz sazı aldı. Bir tur da o Portakal'a giydirdi. Ancak söylediklerinin Portakal'ın söyledikleriyle bir ilgisi yoktu. Zira herkes gibi onlar da gazeteci Pehlivan'ın İmamoğlu'nun adını ifşa ettiği bilirkişinin rızası dışında sesinin kaydedilmesi ve bunun Halk TV ekranında yayınlamasının suç olduğunu biliyor. TCK 132, 133, 134 çok açık.

Ve bu bilgi gazeteciliğin ABC'sidir. Zaten aksi bir durum olsaydı şu anda emin olun vicdanı olan tüm gazeteciler de Barış Pehlivan'a destek verirdi. En azından karşısında duran açıklamalar yapmazdı. Benim merak ettiğim bazı sorular var. Barış Pehlivan daha önce de Libya'da şehit olan MİT mensubunun adını ifşa ettiği için hapis yattı. Bile bile neden suç işlemeye devam ediyor. Nasıl bir beklentisi var

İkincisi diğer gazeteciler yapılanın yasa dışı olduğunu bildiği halde "Gazetecilik yapmak suç değildir" algısıyla durumu kurtarmaya çalışıyor.

Benim burada asıl üzüldüğümse geçmişte birlikte de çalıştığımız Seda Selek'in yayını paylaşırken "İçeriğini ben de bilmiyorum" diye anons ettiği ve belli ki editoryal bir hatanın kurbanı olduğu halde gözaltına alınmasıydı. Zira ekranlarda olanlar bilir bazen yayın editörünüze güvenmekten başka yapacak bir şeyiniz olmaz bu tür anlarda.