Acılara alışmak

İnsanlık tarihi vahşi katliamlarla, soykırım ve büyük acılarla dolu ve ne yazık ki teknoloji, kültür, sanat alanında ne kadar ilerlersek ilerleyelim.

Kimi ülkeler için vahşet bir siyaset ve yaşam biçimi...

Konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyor olabilirsiniz.

Hemen söyleyeyim.

Bizi İsrail vahşetine alıştırmak istiyorlar.

Duyarsız, duygusuz, umursamaz hale gelmemiz en büyük temennileri

19 Ağustos İnsani Yardım Günü vesilesiyle paylaşılan rakamlar aslında ne kadar büyük bir travmanın içinde yaşadığımızı ama aynı zamanda bunu kanıksamaya başladığımızı da gösteriyor olabilir. Zira Birleşmiş Milletler, dünya genelinde geçen yıl 280 yardım çalışanının öldürüldüğünü ve 2023'ün küresel insani yardım topluluğu için kayıtlara geçen en ölümcül yıl olduğunu bildirdi. 2024'ün daha kötü olması ihtimali var. Tabii İsrail'in uluslararası hukuku ayaklar altına alan politikalarının bu süreçte büyük pay oynadığını söylemek gerekiyor. Öte yandan acılara da alışıyoruz. Birleşmiş Milletler raporuna göre, geçen yılın ilk 5 ayında 9,8 milyar dolar insani yardım toplanırken, yardım miktarı bu yılın aynı döneminde yaklaşık 7,9 milyar dolarda kaldı. Ekonomik daralmanın da etkisi olmuştur elbette ama bu süreçte insanlık artık mazlumlar, açlık çekenler, zulüm görenler için elini cebine atma konusunda biraz daha isteksiz hale geldi.

Türkiye ise bu süreçte parlayan bir yıldız olmaya devam ediyor. Hem ülke olarak bizler hem insani yardım kuruluşlarımızla dünya da en çok bağış yapanlar arasında yer alıyoruz.

Bu bize özgü hasletleri korumak zorundayız.

Zira Türkiye dünyanın birçok mazlum coğrafyasında hala beklenendir...

HAFTANIN ÖZETİ

Hani dişimiz ağrıyana kadar nasıl bir acı olduğunu unutuyoruz ya da sağlığımızın kıymetini ancak kaybedince hatırlıyoruz.

Türkiye'nin istikrarlı yıllarının aslında bize ne kattığını zaman zaman hatırlamakta fayda var. Ben geçtiğimiz bir haftayı özetleyeyim.

Takdirini siz yapın.

Irak, Suriye ve Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne asker yığan ABD, doğu cephemize de girdi. Ermenistan'a tatbikat bahanesiyle geldi. Askerlerini geri götürmedi. Üstelik de Zengezur Koridoru'na yerleştirdi. Putin, Azerbaycan'a gitti. Aliyev ile görüştü.

Libya'da Türkiye'nin katkılarıyla 4 yıldır devam eden sessizlik çıkan çatışmalarla bozuldu. Darbeci General Hafter, BM'nin tanıdığı Dibeybe hükümeti ile mutabakatı iptal ettiğini duyurdu. Yani iç savaş tamtamları çalıyor.

Önce Rusya Ukrayna'ya saldırmıştı. Şimdi Ukrayna Rusya topraklarında savaşıyor. Kursk cephesinde Ruslar sürekli olarak toprak kaybediyor. Öyle ki Donbass bölgesinde bir yılda ele geçirdiği toprağı Kursk Bölgesinde bir haftada kaybetti.

İsrail, Lübnan'a saldırıyor. Hizbullah karşılı veriyor.

İran eli tetikte bekliyor. Her an daha büyük bir yangın çıkabilir.

Irak ve Suriye'nin durumu zaten ortada. Türkiye Bağdat yönetimi ile imzaladığı terörle mücadele mutabakatı ile Irak'a destek olmaya çalışıyor. Yani aslına bakarsanız Türkiye bir ateş çemberinin içinde çöldeki vaha misali parlıyor. Ağustos ayında Antalya'ya gelen turist sayısının 10 milyonu geçmesi anlamak isteyen için çok önemli bir mesaj. Zira geçen yılın rakamları şimdiden yakalandı. Yani turistler güven içinde Türkiye'ye geliyorlar. Biz başımızı yastığa huzurla koyabiliyoruz. Düşünün bir dönem Türkiye'de cirit atan teröristler şimdi ancak paramotorla intihar görevi gibi eylemlerle sınırı geçip Şırnak'a ulaşmaya çalışıyor. Akıncı TİHA teröristleri havada belirliyor. Atak helikopteri ile yere indikleri anda etkisiz hale getiriliyorlar. Gabar'da üretim artıyor. Karadeniz doğal gazında üretim hedefini 60 milyon metreküpe kadar çekiyoruz... Yani sözün özü bulunduğumuz coğrafyada nasıl zorlu şartlarda mücadele ettiğimizi unutmadan biraz daha sabırla sorunlarımızı aşmaya odaklanmamız gerekiyor.