Türkiye ve KKTC'nin atması gereken adımlar

23 Ocak'ta gerçekleşen milletvekili erken genel seçiminde başarılı olan 50 milletvekili Pazartesi günü KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde ant içerek göreve başladı. Salı günü PCR testi pozitif çıkan ve halihazırda kendini izole eden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar çevrim içi internet bağlantısı ile Başbakan Faiz Sucuoğlu'nu yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Kurulacak hükümetin Ulusal Birlik Partisi(UBP), Demokrat Parti(DP), Yeniden Doğuş Partisi(YDP) ve Halkın Partisi'nden(HP) oluşması bekleniyor.. Hükümet UBP ağırlıklı diğer 3 partinin ikisinin katılımı ile gerçekleşecek. Bu partilerin en belirgin ortak özelliği Kıbrıs sorununda Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm siyasetine destek vermeleridir. Uzun süreden sonra KKTC, cumhurbaşkanıyla, hükümetiyle ve Türkiye'deki iktidarla Kıbrıs sorununun çözümü hususunda aynı görüş ve çizgide birleşmiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Maraş açılımına da bu partiler destek vermektedir. KKTC'nin tanınma sürecinde bu güç birliği, fikir birliği oldukça önemlidir. Kıbrıs Türk halkı federasyoncubirleşik Kıbrısçı Cumhuriyetçi Türk Partisi'ni(CTP) iktidar yapmazken, diğer federasyoncu 3 partiyi de baraj altında bırakmıştır. 23 Ocak seçim sonucu halkın Cumhurbaşkanı Tatar'ın siyasetine desteğini artırarak sürdürdüğünü göstermektedir. Yüzde 60'ın üzerinde oy alan ve 32 santalye ile KKTC Meclisi'nde temsil edilen egemen eşitliğimize inanan partilerin önümüzdeki süreçte bu yeni siyaset doğrultusunda Meclis'te gerekli kararları alması beklenmektedir. İlk atacakları adım federasyonun artık görüşülmeyeceği, iki devletli çözüm siyasetinin öne çıkarılacağı ve tanınma için gerekli adımların atılmasını öngören ve Cumhurbaşkanı'na destek veren kararın alınmasıdır. Cumhurbaşkanı Tatar'ın da önümüzdeki süreçte Meclis ve hükümetle birlikte önemli adımlar atması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Tatar'ın egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm siyaseti sadece lafta kalmamalı sahada da etkisini göstermelidir. İlk yapılacak şey emperyalist Batı'nın bizi müzakere masasına esir etme planlarını tamamen bozmak olmalıdır. Rum-Yunan ikilisi ile ortak bir zemin olmadığı açıktır. BM Genel Sekreteri Guterres son Kıbrıs raporunda taraflar arasında uçurumun giderek arttığını vurgulamış, federasyonu ağzına almaktan kaçınmıştır. Türk tarafı olarak yapmamız gereken BM Genel Sekreteri'nin müzakerelerin başarısızlığını dünyaya ilan etmesini sağlamaktır. Genel Sekreterin müzakerelerin iflas ettiğini deklare etmesi Kıbrıs Türk halkının tanınma konusunda önünü açacaktır. BM Güvenlik Konseyi'nin ada gerçeklerine göre, yani adada iki devletin varlığını görmesi, kabullenmesi bu yolla sağlanabilecektir. Müzakere masası dağılmadan KKTC'nin tanınması talebimiz ciddiye alınmayacaktır. Bu husus, oldukça önemlidir ve BMGK'nin KKTC neden tanınmalıdır ile ilgili ortaya koyacağımız hakkahukukaanlaşmalara dayanan tezlerimizi anlamasının önü açılacaktır. BMGK'nin hakkımızı iade edeceğine inanmamakla birlikte aklın yolunun bu olduğuna ve muhakkak bu sürecin takip edilmesine inanmaktayım. Diğer taraftan yukarıda da belirttiğim üzere Cumhurbaşkanı Tatar'ın siyasetinin pratikte uygulamaya konulması şarttır. İki devletten bahsediyorsak AB, BM ve diğer uluslararası kuruluşlarla devletten-devlete ilişki kurulmasına özen gösterilmelidir. Kıbrıs Türk halkının ayrı bir devleti olduğunu kabullenmeyen kim olursa olsun münasebeti kesmek zorundayız. Bizi bir Rum devletine dönüştürülen 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin' azınlık vatantaşları olarak gören AB ile ilişkiler gözden geçirilmelidir. BM'nin iki