KKTC'nin tanınması önlenemeyecektir

Kıbrıs meselesine anlaşarak çözüm ve ortak zemin bulma arayışları BM Genel Sekreteri'nin son dönemdeki raporlarında da belirttiği şekliyle gitgide imkânsızlaştı. Türk ve Rum tezleri arasındaki görüş ve duruş farklılıkları son günlerdeki açıklamalarla tarihte ilk kez çok net ve açık bir şekilde ortaya kondu.Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı faşist EokacıEnosisçi Nikos Hristodulidis, Cumhurbaşkanlığı görevini devralmasının ardından geçen ilk 100 güne ilişkin basın açıklamasında Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak Hükümet için en büyük önceliğin müzakerelerdeki çıkmazın aşılması ve Birleşmiş Milletler himayesinde esaslı müzakerelerin Crans Montana'da kesintiye uğradıkları noktadan yeniden başlatılması olduğunu yeniden dile getirdi. Hristodulidis, bu bağlamda, somut bir plan ve strateji çerçevesinde Avrupa Birliği'nin, güçlü bir siyasi şahsiyetin atanması yoluyla Kıbrıs sorununda daha aktif bir şekilde müdahil olması için büyük bir diplomatik girişim başlatıldığını ifade etti. Bu doğrultuda hem kendisi hem de Dışişleri Bakanı tarafından, Avrupalı liderler ve üçüncü ülke liderleri ile önemli temaslar yapıldığına işaret ederek, Kıbrıs Rum tarafının iradesine ve uluslararası toplumdan da adım atılması ihtiyacına vurgu yaptı. Hristodulidis, Kıbrıs sorununun bir Avrupa sorunu olduğunu ve Avrupa çözümlerini gerektirdiğini vurguladı.Nikos Hristodulidis, Kral Charles'ın doğum günü kutlaması nedeniyle İngiltere Yüksek Komiserliği konutunda düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada da Kıbrıs'ın yeniden birleşmesine yol açacak kapsamlı bir çözüme ulaşılması için yorulmadan çalışacağına dair güvence verdi. Hristodulidis, Kıbrıs'ta varılacak çözümün, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayalı bir federasyon şeklinde olacağını da tekrarladı.Rum lider Hristodulidis ve destekçileri, BM, AB ve ABD'nin son dönemdeki müzakerelere kaldığı yerden yeniden başlayarak Federasyonu hortlatma teşebbüsleri sürerken, tarafların pozisyonları aslında çok berraktır; bir tarafta iki ayrı egemen devlet, diğer tarafta tek egemenliğe dayalı federasyon duruşu hâkimdir.Türk tarafı, müzakereler KKTC'nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tanınmadan, Kıbrıs Türk halkının müktesep hakları iade edilmeden kesinlikle başlayamaz iki ayrı egemen devletin iş birliğine dayalı çözümden geri adım yoktur, ana hedefin KKTC'nin tanınması olduğu duruşunu korurken, Rum tarafı ise, müzakerelere Crans Montana'da kaldığı yerden devam edilmesini, çözümün iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe ve BM Güvenlik Konseyi'nin ada gerçeklerine uymayan, çağdışı kalmış kararlarına dayalı bir federasyon şeklinde olmasında diretmektedir. Rum'un 'federasyondan' neyi amaçladığını, Kıbrıs Türkünü Osmosis yolu ile yok etmeyi kafasından hiçbir zaman çıkartmadığını tekrarlamama gerek yoktur herhalde. Anavatan Türkiye ve KKTC makamlarının sadece Haziran ayı içerisinde, çeşitli vesilelerle yaptıkları açıklamalarla Türk siyasetinin Kıbrıs'ta olmazsa olmaz prensiplerini açık bir şekilde ortaya koydukları malumdur. Bunlardan birkaçını federasyonu hortlatmak isteyenlerin kulaklarına küpe olması için aktarmakta fayda görmekteyim:Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Seçildikten sonra ilk yurt dışı ziyaretini