KKTC'nin tanınması, AB'nin karşı çıkmasına, bazı 'kardeş' ülkelerin savsaklamasına rağmen muhakkak gerçekleşecektir

Ekim ayında Bakü'de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Pazartesi günü ise gittiği Bişkek'teki resmî temasları kapsamında, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ile tarihî bir görüşme gerçekleştirdi. İlk kez bir KKTC Cumhurbaşkanı Kırgızistan'da resmî kabul gördü. Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde gerçekleşen görüşme yaklaşık bir buçuk saat sürdü. İlk olarak baş başa yapılan görüşme, daha sonra heyetler arası görüşmeyle devam etti. Görüşmede Kıbrıs konusundaki gelişmeler, başta Kırgızistan olmak üzere Türk Dünyası ile KKTC arasındaki ilişkiler, eğitim ve turizm gibi alanlardaki potansiyel konuları ele alındı. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Caparov'la görüşmesinin ardından basına değerlendirmelerde bulundu. Tatar, "Bize olan desteğin artması gerektiğini anlattım. Kıbrıs Türk halkının hak ettiği noktaya ulaşabileceğini kendisiyle paylaştım" dedi. Türk Devletleri Teşkilatı gözlemci üyesi olan devletimiz KKTC, kardeş devletlerle ilişkilerini geliştirdikçe, karşılıklı temaslar arttıkça tanınmamız bir o kadar daha kolaylaşacaktır. Bu bağlamda Lefkoşa'da oturarak ve her şeyi Anavatan Türkiye'den beklemekle tanınmanın olamayacağını bir kez daha tekrarlamak istiyorum. KKTC'nin tanınmasından en çok rahatsız olanların başında Avrupa Birliği'nin(AB) olduğunu bilmeyen yoktur. Üyeleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) ve Yunanistan'ın telkinleriyle, sözde demokrasi ve insan hakları şampiyonu AB, Ada gerçeklerini göz ardı ederek, Kıbrıs Türk halkını ve devletimiz KKTC'yi yok sayarken, halkımızın iki devlete dayalı çözüm iradesini de dikkate almamakta ısrarlıdır. AB üst düzey yetkililerinin organize bir şekilde, Adayı federal bir çözümle yeniden birleştirmek üzere yeni çalışmalar, şer planlar peşinde olduğunu gözlemlemekteyim. Esas hedefleri Kıbrıs'ı Elenleştirmek olan AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, bu hafta başında AB finansmanı ile Brüksel'de ağırladığı 'seçmece' Kıbrıslı Rum ve Türk gazetecilere brifing vererek, AB'nin Rum yanlısı, adaletten yoksun çağ dışı tutumunu, çirkin yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Sözcü Stano, iki devletli bir çözümün görüşülmesinin söz konusu olmadığını, Kıbrıs'ın birleşik bir ada olması gerektiğini söyledi. "Kıbrıs'ı terk etmiyoruz zira Kıbrıs biziz" diyen Peter Stano, Brüksel'in Türkiye ile ne yapacağının, bu ülkenin Yunanistan ya da Kıbrıs'la ne yapacağına bağlı olduğunu belirtti. Güney Kıbrıs ve Yunanistan'a yönelik faaliyetlerinin gölgesinde Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin bir soru üzerine Stano, Kıbrıs'ın AB için kırmızı çizgi olduğunu vurguladı. Geçtiğimiz günlerde Ada'nın her iki kesiminde temaslarda bulunan Avrupa Komisyonu'nun Yapısal Reform Destek Bölümü Genel Müdürü Mario Nava ise Rum medyasına yaptığı açıklamada AB'nin, özellikle de Avrupa Komisyonu'nun çözüm çabalarına yardımcı olma sözüne sadık olduğunu ve gelişmeleri yakından takip ettiğini belirterek "Hedefimiz Kıbrıs'ı BM çerçevesinde yeniden birleşmeye yakınlaştırmak için elimizden geleni yapmak" ifadelerini kullandı. Mario Nava, "Hepimiz Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara yeniden birleşmenin, Kıbrıslı Türkler için (AB'ye) tam entegrasyon anlamına gelecek faydalarını göstermek için daha çok şey yapmalıyız" dedi. AB'nin, üyeleri Rum Yönetimi yanlısı tutumunu, Hristiyan dayanışmasını, haçlı zihniyetini yakın tarihimizi bilenler anlamakta zorluk çekmeyecektir. Ancak 'kardeş' dediğimiz, Anavatan Türkiye'nin kahraman silahlı kuvvetleri sayesinde bölgesindeki varlığını sürdüren Katar'a ne demeli KKTC'nin tepkisine rağmen, Katar Devlet Petrol Şirketi'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin(GKRY) tek taraflı kararla ilan ettiği sözde münhasır ekonomik bölgesinde hidrokarbon araması için ExxonMobil ile birlikte lisans almasının ardından, Katar'ın, Güney Kıbrıs ile ilişkilerini geliştirme ve iş birliği girişimlerine bir yenisi daha eklendi.