Daha neyi tartışıyoruz

Bolu Kartalkaya'da otelde çıkan yangında 78 insanımız hayatını kaybetti. Ölenlerin büyük bölümü çocuk ve anneydi. Anne-babalar, yarıyıl tatilini fırsat bilerek, çocuklarıyla kayak keyfi yapmak için Kalkalkaya'ya gitmişlerdi. Büyük heyecanlarla insanlar tatile çıkmıştı ve her birinin geleceğe ilişkin farklı farklı hayalleri vardı.

Kimi yoldan o gün gelmişti, yol yorgunuydu, kimileri de gün boyu kayak pistinde geçirdiği keyifli saatlerin ardından akşama yorgun düşmüştü. Yorgun ve keyifli bir günün ardından insanlar odalarına çekilip, derin bir uyguya daldılar. Uykularının en derin saatlerinde kaldıkları otelde çıkan yangın sonucu 78 insanımız, anne-baba ve çocuk hayatını kaybetti.

Tarifi imkânsız bir acı, hiç dinmeyecek bir yürek yangını, hafızalardan silinmeyecek büyük bir üzüntü. Pazartesi sabahına böylesine üzücü bir haberle uyandık. Daha canlarımızı tahliye edemeden, hâlâ kaç kişinin içeride olduğunu belirleyemeden, hâlâ kaç canımızı yitirdiğimizi tespit edemeden, hemen bir tartışma başladı. Suçlu kim..


SUÇSUZ MU VAR DA SUÇLU ARIYORUZ!

Büyük çoğunluğu çocuk ve anne 78 canımızı yitirdiğimiz, böyle büyük bir felaket günü sorulacak soru mu bu.. Suçsuz mu var da suçlu arıyoruz. Bu facianın yanından yakınından geçen, bu olayla ilgili en küçük bir sorumluluğu olan herkes suçlu.

Sorumluluk zincirin birer halkası gibidir. Bir halkada eksik varsa tamamında sorun vardır. Halkanın bir yerinde kusur varsa silsile halinde her yerde kusur var. Bir kişi veya kurum sorumluluğunun gereğini yerine getirmemişse, o sorumluluk zincirinde olan herkes kusurludur.

Sorumlu bulmak veya sorumluluğu birine yüklemek kolay. Ama geçmişten beri yaşanan birçok acı olaydan sonra benzer şeyler yapıldı. Sorun çözülüyor mu, yaşananlardan dersler çıkarıldı mı, sorumlular hak ettikleri cezalara çarptırıldı mı, verilen cezaların oluşturduğu caydırıcılık benzer ihmallerin önlenmesinde katkısı oldu mu Sormamız gereken ve üzerinde düşünmemiz gereken durum budur!..

Denetim şüphesiz en başta gelen işimiz. Mevzuat açısından sorunumuzun olmadığına ilişkin herkesin kabul ettiği bir gerçek var. Ancak ne yazık ki uygulamaya gelince işler şaşıyor. Kâğıt üzerinde bütün gerekleri yerine getiriyoruz. Ancak bir felaket karşısında hiçbir şey kâğıt üstünde olduğu gibi durmuyor.

Aracımızı muayeneye götürürken, başkasının aracındaki yangın tüpünü götürüyoruz. Muayeneden geçince de emanet aldığımız tüpü geri veriyoruz. Bir kaza anında lazım olacağını düşünmediğimiz, yangın tüpünü sadece muayene için hatırlıyoruz.