Terörist başını devreye sokmayı, DEM Parti'yi ve Edirne cezaevindeki Selahattin Demirtaş'ı, İmralı hamlesi ile aynı çerçevenin içinde tutmayı evet, eleştirenler var.
Başta CHP ve İYİ Parti'nin, bu gelişmelerden siyasî rant hesabı yaptığı da ortada.
Hızlı ve şaşırtıcı hamlenin ardında, "devlet aklı" olduğuna inananlardanım.
O aklı anlamaya çalışıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, pazartesi günkü Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamalar yeterince ışık tutucu.
1. Hedef, Terörsüz Türkiye.
"Terörün ve şiddettin hüküm sürdüğü bir iklimde, demokrasinin neşvünema bulması, gelişmesi, serpilmesi, kendi ayakları üzerinde durması mümkün değildir. Arkasına terörü ve teröristi alarak siyaset olmaz, olamaz, dünyanın hiçbir medeni ülkesi buna izin vermez. Terörün karanlık gölgesi ülkemiz siyasetinin üzerinden çekildikçe, inşallah, Türkiye daha sağlıklı, olgun ve özgürlükçü bir zemine kavuşacaktır."
2. Öncelikle Suhulet ve Sükûnet yolu.
Devlet aklı, Terörsüz Türkiye için çok kararlı. Bunun, öncelikle suhulet ve sükûnetle olmasını temenni ve arzu ediyor. İmralı ve DEM Parti, bu anlayışla devreye alındı. Özellikle DEM Parti ve onun çizgisindeki önceki partilere oy veren seçmenlere, "terör meselesini, sizin de gönülden gelen desteğinizle bitirmek istiyoruz" deniyor. "Çağrımız sizedir. Teröre karşı bir iç cephe bütünlüğü sağlamaya çalışıyoruz. Gazze'de, Lübnan'da, Suriye'de yaşananları görüyorsunuz. Düşman kavi, acımasız ve İslam'a düşman. Selçuklu'nun, Osmanlı'nın mirasını taşıyan, ideallerini paylaşan, aynı mana kökleri üzerinde yükselmekte olan Türkiye'den rahatsızlar. Gelin etmeyin eylemeyin, birlik olalım, yüreklerimiz; Büyük, Güçlü Türkiye için birlikte çarpsın..." deniyor.
3. Bu yol tıkanırsa devletin kadife eldivene sarılı demir yumruğu hazır.
Bu bir tehdit değil. "Bak fena yaparız ha" demek değil. Devlet, ne kadar kararlı olduğunu anlatıyor.
Anlayın artık diyor...
Kimse, İmralı hamlesini başka tarafa çekmesin. Kirli algı operasyonları ile milletin kafası karıştırılmasın. Anlaşma, müzakere de neyin nesi Teröre yenildik de masaya mı oturuyoruz. Tam tersine, ne yapılıyorsa devlet, demir yumruğunu unutmadan yapılıyor... Diyarbakır annelerine, şehitlerin, gazilerin aziz hatıralarına bu ülkede kimse darbe vuramaz.
Devletin yaptığı "silahların bırakılması" talebi, mevcut silahların götürülüp bir yere bırakılması değil. Silahı, Türkiye Cumhuriyeti devletine doğrultmaktan, teröre sarılmaktan artık kesin olarak vazgeçilmesi...
4. Devlet, güçlendi, gücünü gördü ve gösteriyor...
"Türkiye olarak, üç kıtanın kalbinde bulunan, stratejik önemi yüksek, küresel bilek güreşinin hiç eksik olmadığı bir coğrafyada yer alıyoruz. Böyle bir coğrafyada hayatta kalmanın birinci şartı caydırıcılıktır. Burada haklı olmak yetmez, hakkınızı korumak için aynı zamanda güçlü de olmak zorundasınız. Romantikler ve ülkemizdeki muhalefet anlamasa da