Modern Krizlere İlahi Cevap: İslam'ın Evrensel Adalet Düzeni

Modern Krizlere İlahi Cevap: İslam'ın Evrensel Adalet Düzeni

HÜSEYİN DEMİR

İnsanlık tarihi boyunca her çağın kendine özgü sorunları oldu. Kimi zaman adaletsizlik, kimi zaman açlık, kimi zaman da ahlaki yozlaşma… İnsanlar bu sorunlara çözüm ararken çeşitli sistemler geliştirdiler. Ancak ortaya çıkan ideolojilerin ortak özelliği, hayatın yalnızca bir yönünü merkeze alıp diğer alanları ihmal etmeleriydi. Bu yüzden ideolojiler kalıcı bir düzen kurmakta başarılı olamadı.

Bugün geriye dönüp baktığımızda kapitalizmden komünizme, liberalizmden mistik öğretilere kadar farklı ideolojilerin denendiğini, fakat hiçbirinin insanı bütünüyle tatmin edemediğini görüyoruz. Kapitalizm, bireysel mülkiyeti ve serbest piyasayı merkeze aldı, ekonomik gelişmeler sağladı ama gelir uçurumlarını derinleştirdi, insanı yalnızlaştırdı. Komünizm, üretim araçlarının ortaklaşa kullanımını savundu, sömürüyü bitirmek istedi, fakat zorunlu kolektifleştirme politikaları insan doğasına ters düştü ve sistem çöktü. Liberalizm bireysel özgürlükleri yüceltti, fakat toplumsal değerleri ve manevi ihtiyaçları görmezden gelerek sosyal sorunlara yol açtı. Budizm ve benzeri mistik akımlar ise bireye huzur vadetti, ama hukuk ve toplum düzeni için kapsamlı bir çözüm üretemedi.

İdeolojilerin bu sınırlı bakışı karşısında İslam, bütünü kucaklayan bir sistem olarak öne çıkıyor. İslam sadece bir inanç değil; adalet, hukuk, ekonomi, ahlak ve toplumsal düzeni birlikte ele alan bir hayat nizamıdır. Bireyin hem manevi hem maddi ihtiyaçlarını dikkate alır, bireysel haklarla toplumsal sorumluluk arasında denge kurar.

İslam'da Adaletin Evrenselliği

İslam'ın en temel ilkelerinden biri adalettir. Tarih boyunca birçok medeniyet adaleti diline doladı, fakat uygulamada ayrımcılıklara göz yumdu. İslam ise, Ehil yöneticilerin elinde adaletin evrenselliğini ilk günden itibaren vurguladı. Hz. Peygamber'in, "Kızım Fatıma dahi suç işlese, cezasını infaz etmekten geri durmam" sözü, hukukun üstünlüğünün kişisel bağlardan, statüden veya ayrıcalıktan bağımsız olduğunu göstermektedir.

Bu anlayış, İslam hukukunun temelini oluşturdu. Zengin ile fakir, yönetici ile yönetilen, âlim ile cahil… Aralarında sorumluluk ve görev farkları olsa da hak ve hukuk karşısında herkes eşittir. Hiç kimse gücü nedeniyle dokunulmaz değildir. İslam toplumunda "haklı ile haksız", "zalim ile mazlum" arasındaki ayrım kesin çizgilerle belirlenmiştir.

Farklılıkların Doğal, Ayrıcalıkların Yasak Olduğu Düzen

İslam, toplumda mesleki, ilmi ve yönetsel farklılıkları doğal karşılar. Âlim ile cahil bilgi bakımından eşit değildir; amir ile memurun sorumlulukları farklıdır; komutan ile erin görevleri ayrıdır. Ancak bu farklılıklar adaletin işleyişini değiştirmez. Bir yönetici sırf makam sahibi diye hukukun üstüne çıkamaz, bir zengin malıyla suçlarını örtemez. İslam'ın üstün kıldığı tek ölçü takvadır; yani Allah'a karşı sorumluluk bilinci ve erdemli yaşamdır.

Modern Dünyanın Çıkmazları ve İslam'ın Cevabı

Günümüz dünyası, ekonomik eşitsizliklerin, savaşların, çevre felaketlerinin ve ahlaki yozlaşmanın kıskacında. Kapitalist düzen, milyonlarca insanı açlığa ve yoksulluğa mahkûm ederken, tüketim çılgınlığını körüklüyor. Komünizmin çöküşüyle yeni bir alternatif arayan insanlık, liberalizmin sınırsız özgürlük anlayışının da toplumu nasıl savurduğunu deneyimledi.