YENİDEN BOSNA'da3

Dünkü Boşnak katliamı, bugünkü Gazze ve Beyrut başta olmak üzere, elan dünyanın başka köşelerinde olup bitenler bize kadim bir gerçeği hatırlatıyor; haç ile hilal kavgasının devam ettiğini ve edeceğini gösteriyor açıkça.

Çok net; dünyanın öteki bütün unsurları Müslümanlar karşısında birleşmiş durumda...

Dostlar anlattılar; bundan on gün önce burada (Sarayevo) Sırplar ve Hırvatlar birlikte Hamas aleyhine bir sergi açmak istediler, biz engel olduk... dediler, burası da FilistinGazze olsun istiyorlar...

Sarayevo'ya gelip de; Başçarşı'dan, Hacı Hüsrev Begoviç Camiikülliyesivakfından, Morica Han'dan, Vidikovac'tan, Tabya'dan, Kovaçi Şehitliğinden bahsetmemek olmaz doğal olarak...

Başçarşı, tüm özgünlüğü ve biricikliğiyle, canlı bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Günün her saatinde, her türlü hava koşullarında ziyaretçileri eksik değil. İnsan gayriihtiyari bu çarşının, caminin, hanların ve hamamların yapılışını düşünüyor. Nasıl bir güç, nasıl bir estetik anlayış, nasıl bir vakıf düşüncesi, nasıl bir medeniyet kavrayışı, devlet tasavvuru ki; asırlara damgasını vuran böyle bir eseri meydana getirilebilmiş. Düşünsenize Başçarşı'daki umum tuvaletin dahi tarihçesi var ve 1520 tarihini taşıyor. Boşnakların iddiasına göre bu tuvalet, dünyadaki ilk umumi tuvalet.

Morica Han, çarşı kurulurken yapılmış, çarşı ile birlikte günümüze kadar gelebilmiş tarihi bir yapı. Şimdilerde çarşı ziyareti, Morica Han'a uğranılmaz ise tamamlanmamış kabul ediliyor.

Burasının Yugoslavya devrinde Müslüman öğrencilerin buluştuğu bir yer olmanın yanında halen aynı işlevi gördüğünü söyledi dostlar...

Vidikovac, şehri tepeden seyreden bir mekan. Buraya daha önce, Mostar Köprüsü'nün açılışını yaptığımız gece çıkmıştık. Zaten bildiğimiz kadarıyla sözlük anlamı da Gözcütepe gibi bir şey. En önemlisi buradan düzdeki şehri seyredebildiğimiz gibi, yamaçlara kurulmuş, en fazla 2-3 kattan müteşekkil, çoğunlukla beyaz boyalı yapılardan oluşan mahalleleri görmek de mümkün. Tarihi dokusunu halen muhafaza ediyor.

Osmanlı'nın taşrada bıraktığı izleryapılar, Osmanlı'nın merkezinden daha iyi korunmuş, muhafaza edilmiş görünüyor...

Keza Tabya da şehri tepeden gören, Osmanlı'dan kalma bir kale kalıntısı...

Kovaçi Şehitliği ise, Aliya Izzetbegoviç'in de mezarının bulunduğu mezarlık. Savaştan önce yeşil park olan burası, şehrin içinde kalması hasebiyle şehitlerin ilk defnedildiği ve kısa bir sürede dolduğu bir mekan...

Bugün ziyaretçileri eksik olmayan; girişinde hem ilk zambaklı Boşnak bayrağı hem şimdiki devletin bayrağı hem de Genelkurmay'a ait olan yine zambaklı sancak göndere çekilmiş durumda...

Şehir halihazırda Ilıca tarafına doğru büyümekte, yeni betonarme yapılar buradan baş göstermekte. Bu da, eğer bozulmaz ise, sağlıklı bir büyümeye işaret etmekte.

Gerçi, şehirde fazla bir nüfus artışından söz eden yok. Zira gençler, başta Almanya olmak üzere gurbete gitmekte ve oralara yerleşmekte imiş...

Tam da Bosna anılarını yazarken, elinde 'Su ve Medeniyet' başlığını taşıyan bir kitapla Veysel Eroğlu çıkageldi.

Başka hususların yanında, Bosna ve Bosna'da kurulan üniversiteler üzerinde de konuştuk Eroğlu ile.