Verili sosyoloji

1

Gerektiğinde sohbet etme imkanımız olduğundan mı nedir, dostum ve hemşerim Yılmaz Çolak'ın ilk baskısı 2010 yılında yapılan 'Türkiye'de Siyaset ve Kültürel Çeşitlilik' isimli kitabını bir türlü okuyamamıştım.

Şimdi okumaya başladığımda; daha 'önsöz'de Çolak'ın, Türkiye'de Kemalizm ile kültürel çeşitlilik arasındaki ilişkiden bahsederken kullandığı;

Günümüzde olup bitenleri izahta çok işlevsel olacağına inandığım bir kavramla karşılaştım; verili farklılık/çeşitlilik/çok kültürlülük.

Anladığım kadarıyla bu kavram sosyolojide kullanılmakta, bir formülasyon olarak ben yeni karşılaşıyorum ya da henüz farkına varabiliyorum.

Kapsayıcılığını, güncelliğini ve daha da anlaşılabilirliğini artırmak için yeni bir adlandırma yapabilir ve kavramı 'Verili Sosyoloji' diye de okuyabiliriz.

Verili çeşitlilik; tarihte ve en son Osmanlı'da görüldüğü gibi; farklı dini ve etnik grupların kendini üste çıkarıcı, ötekini aşağıya itici hiçbir davranışa girmeden, her grubun kendi iç dinamikleriyle, kendi kültürleriyle var olageldiği, bu var oluşun öteki aleyhine bir mahiyet taşımadığı, doğal, kendiliğinden, ortak kader anlayışı içinde ortak tarihe dayalı ve ortak coğrafyada yaşamaları demektir.

Kitabın ileriki bölümlerinde Çolak'ın da açıkça belirttiği üzre Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu ilkesi mesabesindeki Kemalizm özellikle 1930'lardan sonra, Türkiye sınırları içinde kalan dini ve ırki her türlü farklılığı/verili sosyolojiyi ortadan kaldırarak yeni bir ulus ve yeni bir kültür inşa etmeye çalışmıştır.

Bu husus daha önce tarafımızca da gündeme getirilmiş ve tartışılmış bir konu olup, kitap boyunca da bütün veçheleriyle tartışılmış.

2

'Verili sosyoloji'nin karşıtı; icat ve inşaya dayalı kurgusal çeşitliliktir.

Burada çok kültürlülük/kültürel çeşitlilik bilimsel ortamlarda ya da zihinlerde kurgulanıp sonra toplumu buna göre dizayn/adam etme ameliyesi olarak karşımıza çıkar.

Bunun tipik göstergesi modern Avrupa'dır. 1789 Fransız ihtilalinden başlayarak, medeniyet temelli; özgürlük, eşitlik, insan hakları ve hukukun üstünlüğü prensiplerine bağlı olarak Batı; farklı inançların, ırkların, kültürlerin bir arada yaşayacağına inandı, tarihi ve sosyoloji bu yönde kurgulamaya kalkıştı.

Görece başarı elde etmediler de değiller. Ancak geldiğimiz noktada Avrupa ülkelerinde 'aşırı sağcılar'ın/ırkçıların iktidara gelmesiyle bu proje çökmeye başladı, hatta çöktü bile diyebiliriz...

Batı tip kurgulanmış sosyolojinin niçin başarılı olmadığının sırrını bir önceki dönemde Avrupa Birliği Komiserliği yapan Borel