Tek sayfalık bir betik ya da uzun bir zamana taalluk etmesine karşılık, muhtasar olmaklığıyla ironik nitelemesini bile hak edecek bir yazı...

Nedense, oradakini, doğduğum köyü ve çocukluğumu hatırladım... İnsanlığımın henüz kirlenmemiş zamanlarını... Daha adımın Atıf'tan Hüseyin'e dönüşmediği günleri...

Akşam kuşluğuna inek otlatmaya gittiğimizde, bazı zamanlar, çocukluk işte, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamaz, geceye kalırdık... O gece ay yoksa ya da henüz çıkmamışsa veya hava kapalıysa (bulutlu) karanlık aniden bastırırdı... Gözlerimize zifiri karanlıktan başka bir şey görünmez olurdu... Kendimizi önümüzdeki ineğe emanet eder, kuyruğuna asılarak, onların gözlerinin karanlıkta da gördüğüne inanarak, evin yolunu tutardık...

Korkuyorduk tabii ki... Ama köy yerinde korku, öyle dışarıda bir yerlerde eğleşip, pusuya yatıp üzerimize saldıran bir şey değildi... Hayatımızın mütemmim cüzlerinden biriydi... Bu nedenle korkumuz öyle korkunç diye nitelenemezdi...

Şimdi buradayım... 2024 yılının ilk saatleri... Çengelköy'deyim... Oradan buraya uzun bir yolculuk gerçekleşti kuşkusuz...

Bu yolculukta nice duraklarda, nice vakitler geçirdim, dolu ve boş olarak... Çokça çıkmaz sokaklara saptım, çok az huzur bulsam da daha çok belalarla karşılaştım...

Kimi ümera, kimi ulema muhteşem büyük adamlar tanıdım bu yolculuk boyunca... Gerçi, yolun sağında ve solunda mebzul miktarda küçük adamlar da dizilip durmuşlardı...

Büyük olaylara karıştım, isteyip-istemeyerek... Süfli hadiseler üzerime üzerime saldırsalar da...

Ulu duruşlu, keskin bakışlı dostlarım oldu, ben de dürüst davrandım onlara... Ne var ki ihanetleri de gördüm; oralardan bir yerlerden bakanlar bana da ihanet isnadında bulunmadı değil...

Acıyı bal eylemeyi öğrenemesem de, acıyla baş etmeyi, acıyla yaşamayı öğrendim... Kah cehri, kah hafi ağlamaktan utanmadım...

Hep, merhamet adlı çınarın duldasında kalabilmek için cehdettim, ahdettim...

Uşak oldum, oğul oldum, genç oldum, yar oldum, baba oldum, dede oldum... Hep heybesine bir şeyler dolduran seyyahlar gibi yürüdüm önüme çıkan patikalarda, şoselerde... Hep biriktirdim... Biriktirir gibi yaptım ya da...

İnsan biriktirdim, dost biriktirdim, acı biriktirdim sağalmak için adına tecrübe denilen cinsten... Nedense sevinçler hiç biriktirmeye gelmedi... Bedeni de, zihni de kara-kuru bir Anadolu çocuğu olduğumun idrakine erdiğimden beri, eksik taraflarımı gidermek, gizlemek için olsa gerek kitap biriktirdim... Lakin belge biriktiremedim... Kendimce yazdım ama yazdığım suhufları biriktirip bir betik oluşturamadım... Onca dolaştım, gördüklerimi müşahhas kılacak, başkalarına da anlatabilecek kayıtları toplayamadım... Onca önemli olaylar vuku bulurken oradaydım ama şahitliğimi sübuta erdiremedim... Yetmiş yılı aşkın yürüyüşüm boyunca nice işaret taşları gördüm, nice işaret fişekleriyle gözlerim kamaştı, lakin muhtemeldir ki benim ardım sıra başkaları için işaret sayılacak berkitilmiş taşlar dikilmedi... Bazen gökyüzünden yıldızları toplayıp toplayıp biriktirdiğim oldu, ama hiç denizin dibinden inci toplayıp dizemedim... Düzde yürümeyi denedim, ovanın güneşine tutuldum, vadiler arasında yankılanan seslere kulak verdim... Zirveye çıkamadım, zaten dağa, tepeye, yaylaya pek meylim olmadı... Köyü köylüyü tanımadım, kasabalara gönlüm akmadı, kentleri değil şehirleri sevdim... O şehirler ki haricen başka fasıl, zahiren başka alemdiler... O şehirlere dair nice fotoğraflar biriktirdim zihnimde; onlar nezihtiler, nefistiler, nadideydiler, nezüktürler, nazenindiler, neciptiler, naziftiler, nefasetliydiler, nezaketliydiler, nezahatlıydılar, necatiydiler, nedrettiler, neva idiler, nevin idiler, nigar idiler, nihad idiler, nuraniydiler, nevşindiler... Ve dahi inceden kıyıcı, kabadan zalim, rafine hain, zulalı ya da zulasız puşt idiler... Dallarında olgunlaşan meyveleri sevdim, ama pek sepete koyup istiflemeyi beceremedim... Gülün gülüşüne meftun oldum ama kokusunu içime çekemedim, dikeninden kaçamadım... Bahusus yalnız gecelerimde uzağa ve yakınıma dair, yola ve yolcuya dair, eşe-dosta, çoluk-çocuğa dair, insan ve insanlığa dair, dua cümleleri kurabilmek için iman