Rüyayı bozan şeyler

1

Hatırlarsanız geçen pazar günkü yazımızı Zengezur Geçidi'nden bahsederek bitirmiştik...

Doğrusu, son üç yazıdır, vasfını ve yönünü anlatmaya çalıştığımız Türkiye yürüyüşü için ön açıcı imkanlar ve fırsatların yanında, bu yürüyüşü durdurmayatökezletmeye matuf unsurlar da mevcuttur.

Bunların başında İran meselesi gelmektedir.

Şöyle ki; İran Şiileşmeden (1500'lerin başı) önce, ta Yesi'de, Buhara'da, Semerkant'ta gelişendoğan bir fikir, insan sirkülasyonuna bağlı olarak çok kısa bir zamanda ta Endülüs'e kadar ulaşabiliyordu. Tersi de vaki idi doğal olarak. Bu hareketten bir bereket doğuyordu, bütün İslam ülkesinde. Bir medeniyet bütün canlılığıyla yaşıyordu, bu vesileyle.

Ne var ki, Şiileşen İran bir, kamanın bir böğre saplanması gibi İslam (Sünni) coğrafyasının ortasına saplandı ve vaki sirkülasyonu engellemiş oldu.

İşte o günden sonra hareket yavaşladı, İslami yapılarda yer yer döküntüler görülmeye başlandı ve nihayet Batı'dan yükselen güce direnemez hale geldi.

Bugün de İran aynı vasıflara haiz olarak orada durmaktadır...

Türkiye bu büyük yürüyüşü gerçekleştirebilmek için ekonomisini mutlaka iyileştirmelidir. Zira; hem böyle bir yürüyüşün lojistiğini temin etmek, hem de bu yürüyüşü gerçekleştirecek insan unsurunu mutmain kılmak için ekonomi büyük bir öneme haizdir.

Ancak, inanıyoruz ki; mesela Suriye'nin inşası, Irak üzerinden yapılacak Kalkınma yolu, Somali'deki petrol ve doğalgaz arayışlarından alınacak bir olumlu haber, Zengezur üzerinden ticaretin başlaması vs. Türkiye ekonomisi için bir kaldıraç işlevi görecektir...

Türkiye'nin önündeki önemli engellerden bir tanesi de nüfus artış hızındaki düşüştür.

Kitabın tam ortasından konuşmak gerekirse, eğer Türkiye bu düşüşü durduramaz ise, bırakın yürümeyi ayakta durmakta bile zorlanacaktır.

Varsın, Yeni Dünya, yapay zeka destekli, büyük veri algoritmalarına bağlı olarak yeni anlatılar kurmaya çalışsın -boşuna çaba, zira rakamlarla ve sayılarla anlatı kurulamazhikaye anlatılamaz- dünya var oldukça son sözü söyleyecek, son kavgayı başlatacak, son barışı sağlayacak hep insan olacaktır.

Ne demişti İbn-i Haldun: Bir devletin sınırlarının büyüklüğü ve gücü asabiyesinin sayısına bağlıdır... Türkiye'nin yüzyıllık yürüyüşünü engelleyebilecekyavaşlatabilecek hususlardan bir tanesi de; açık emarelere ve sızan bilgilere göre, ordu gibi, MİT gibi kimi kurumlarımızda halen varlığını sürdürdüğü farz edilen Kemalist yapıdır.

Her bir tarafa bu yapının zihni, böyle büyük bir yürüyüşü kavramaya müsait değildir. Bu nedenle her an ayak bağı olacak niteliktedir.

Türkiye büyük yürüyüşünü sürdürebilmek için bir şekilde bu prangadan kurtulmalıdır...

Bu vadide söylenecek son sözsorulacak son soru ise; Türkiye'nin zihni, ahlaki, düşünce yapısının böyle bir yürüyüşü mümkün kılıp kılmayacağıdır.