Özgürlük vaciptir...2

5

Bahusus, acı ve özgürlük münasebetleri üzerine ayrı bir bahis açmak iktiza etmekte.

Kestirmeden söylersek; acı, bizatihi özgürlüğün hasmıdır.

Acı insandan özgürlüğü ıskat edendir. Öyle, 'acı çekmek ruhun fiyakası' falan da değildir. Acı ruhu karartandır...

Acı bir 'hal'dirhallenmedir.

Eskilerden kimi zevat derki; kişi 'hal'deki halinden sorumlu değildir.

Acı kişiyi kendi üstüne kapatır; insanı sıkar, sıkıştırır, daraltır, kuşatır, karartır, büzer, büzüştürür; insanın şeylerle ilişkisini bozar, katmanları tekleştirerek gerçekliği düzleştirir...

Özgürlük ne kadar toplumsal ise acı da o kadar münferittir.

Oluşuyla ve başlangıcıyla bireysel de olsa acı, sonunda ağlamakla çoğulculaşır; çığlık ise acıya isyan olduğu gibi bir özgürlük çağrısıdır, özgürlük bildirgecidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çığlığın zamanının iyi ayarlanmasıdır. Eğer çığlık kısa kalırsa evrende gerekli titreşimi sağlayamaz, özgürlüğe alan açamaz; eğer haddinden fazla sürdürülürse çığlık, haddinden fazla açık kalırsa ağız, haddinden fazla hava ile dolar ve çığlık sahibinin boğulmasına sebep olur.

Acı durağından bakıldığında ulaşılması gerekendir özgürlük; ulaşılması gerektiği için de değerlidir; bir şeyin değeri, onun en az olduğu noktada en yüksek pahadadır.

Aksi de varittir; kişi ne kadar müreffeh bir ortamda yaşıyorsa, ne kadar mutedil, serapa ve korkudan azadeyse o kadar özgür olduğunu hisseder. Özgürlüğü hiç bitmeyecekmiş gibi düşünür. Bu nedenle de o kişi nezdinde özgürlüğün pek bir kıymeti yoktur; bitmeyecek kadar çok olan her şey değersizdir zira...

6

Sonsuz özgürlük; bir de sonsuz karanlıkta mümkündür. Hiçbir şey görülmediği için yani ışık olmadığı için karanlığın hiçbir kuralı, sınırı da olamaz.