Bir önceki yazımızda bedenin özgürlüğünden bahsetmiştik malumunuz. Oradan devam edersek;
Okuyucularımın da kahir ekseriyetine ters geleceğini bile bile o cümleyi kurarak başlamak istiyorum:
Özgürlük(!), Batı aydınlanmacılığının insanlığa kurduğu en yaman, en işlevsel tuzaklardan biridir.
Uygulanıp uygulanmadığı, uygulanabilir olup olmadığı bir tarafa tarifi gereği; hiçbir kayda-kuyda tabi olmaksızın, hiçbir kısıtlamayı kabul etmeksizin, salt kendi istemleri ve talepleri doğrultusunda yaşamaksa özgürlük, o özgürlük dipsiz bir kuyudur insanlık için...
Oysa bütün semavi dinlerde, kadim medeniyetlerde ve büyük anlatılarda; sevap-günah, haram-helal vardır, meşru-gayrimeşru, doğru-yanlış, güzel-çirkin, haklı-haksız vardır.
Eğer bunlar varsa hayata dair sorumluluklar vardır, ödevler ve görevler vardır, imtihan vardır, hesap vermek ve hesap sormak vardır...
Böyle olunca;
Onurlu yaşamak başka, özgürlük başkadır.
Zalime ve zulme boyun eğmemek başka, özgürlük başkadır.
İnsanın 'kendi'ne hürmetisaygısı başka, özgürlük başkadır.
Kişinin canını, neslini, ailesini, ülkesini koruması başka, özgürlük başkadır.
Hatta bireyin haytalık etmesi başka, özgürlük başkadır.
Özgürlüğün hazzı başka, mutmain olmak başkadır.
Özgürlüğün hızı başka, hayırlı işte acele etmek başkadır.
Özgürlüğün sarhoşluğu başka, kainatın ve içindeki her şeyin döngüsü karşısında mest olmak başkadır...