Ne oldu da..2
3
Din artık akla ve mantığa uygun telakki edilince, öncesinde her şey dinden 'meşruiyet' kazanırken, şimdi din de dahil her şey meşruiyetini medeniyetten ve akıldan alır hale gelmektedir...
Tarihteki ikinci Mustafa Kemal; Cumhuriyetin kuruluşundan 1931-32'ye kadar geçen sürede yaşayan Kemal'dir.
Bu dönem İslam ile Türklüğün cem edildiği; birbirinin yerine ikame edildiği, ya da en mutedil tanımla din ile Türklüğün kesin bir uzlaşıya kavuşturulduğu dönemdir.
Bu anlayışa göre; İslam Türkleştirilmelidir ya da Türkleşmiş bir İslam ihdas edilmelidir.
Bu devrin vazgeçilmez sorusu: Bir Türk Dini mi yaratılmalı yoksa Türklük mü dinselleşmelidir Bu soruya çoğunluk; İslam Türkleştirilmelidir şeklinde cevap verilmiştir.
Bu anlayışı tarihçiler 'telifcilik', bağlılarını da 'telifciler' olarak isimlendirmiş olup, bu görüşün başını çekenler Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Reşit Galip olup, Mustafa Kemal'de o dönemde telifçilerin safında yer almıştır.
Üçüncü M. Kemal'in yaşadığı dönem ise; 1933 Cumhuriyetin kuruluşunun onuncu yıl kutlamaları başlangıç olmak üzere dini tamamen yok sayan, dinin kategorik olarak hayatın dışına itildiği bir dönemdir.
Onuncu yıl dönümü kutlamaları münasebetiyle devlet birtakım eserler sipariş eder ve bastırır. Çoğunluğu piyeslerden oluşan, aralarında şiir ve roman da bulunan otuza yakın eserin tamamı basılmadan önce Mustafa Kemal'in kontrolünden ve onayından geçer.
Bu eserlerde din tamamen yok sayıldığı gibi, yeni yeni Kemalizm dillendirilmeye ve Mustafa Kemal'de kutsanmaya başlanmıştır.
Dördüncü dönem ise; Kemalizm'in bir din haline getirildiği dönemdir.
(Söz konusu değişimi ders kitaplarından takip edersek; 1910'da Peygamberimizden 'Peygamber-i Zişan Efendimiz' diye bahsedilirken bu hal 1920'de 'Hazreti Peygamber'e, 1930'da ise sadece 'Muhammed'e evrilmiştir.)
Mustafa Kemal üzerinden tarihi seyre bakarsak;
1923'te Zağnos Paşa Camiinde tam bir Müslüman olarak hutbe okuyanvaaz veren M. Kemal.
Telifci dönemde; "Seküler çerçevede de olsa toplumun dine ihtiyacı vardır..." derken.
1929'da: "Tanrı sadece insan toplumunun zirvesidir"
1930'da: "Türk'ün dini tabiattır"
1932'de: "İnsanlık ilk devrelerinde pek acizdi. Şimdi insanlık (kendi) vicdanında bir kuvvet yarattı. İşte o Allah'tır."
En sonunda ise, "Gökten indiği sanılan dogmalar"a kadar uzanır...