İyi insanlar, iyi atlara binip (önden) gittiler... misali...

1

Futbol, basketbol, voleybol vs. tüm spor dallarında bir müsabakaya başlanırken, ilk elde, eldeki en iyi sporculardan kurulu takımı sürülür sahaya.

Eski Arap aşiretlerinde ve İslam'dan sonra da taraflar savaş meydanında karşı karşıya geldiğinde ordular içinde en savaşçı, en yiğit, en soylu kişiler öne çıkar boy ölçüşürlerdi (mübareze) büyük kapışmadan önce.

Keza bir şehir, bir kale kuşatıldığında surda ilk gediği açmak ve kapalı kapıların sürgülerini arkadan çekmek için askerler içinde en beceriklileri ve itibarlıları öne çıkarlardı... Malumunuz...

Tıpkı onlar gibi; Ak Parti de 3 Kasım 2002'de seçimi kazanıp hükümet kurduğunda: hem siyasette hem bürokraside en yetişmiş insanlarını sahaya sürdü.

Öyle ya; o günlerde 20 yılı aşkın kesintisiz iktidarda kalacaklarını falan bilmiyorlardı. Ellerine bir imkan geçmişti. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek için en yetişmişlerini sahaya sürmekten daha doğal bir şey olamazdı...

İktidar süresi uzadıkça; siyasetin doğası gereği; hem siyasi kadrolarda hem bürokraside değişim yapılması gerçekliğiyle karşılaşınca Ak Parti; bu kez ikinci derecede yetişmişlerini ileri sürdü. İktidar ilerledikçe bu değişim de hep devam etti.

Ne var ki, her değişimde, gelenin gidenden daha az donanımlı, daha az yetişmiş, daha az pişmiş insanlar olmaklığı gibi bir durum ortaya çıktı.

Yani, kalite çıtası gittikçe düştü...

Bu doğal bir akıştı, burada kimse suçlu değildi... Bu böyleydi...

2

Çok doğal olarak sorulabilir.

Peki; Ak Parti'nin mevcudu kullanma bahsinde hal böyleyken, yirmi yılı aşkın iktidar süresince yeni insanlar, uzmanlar, elemanlar yetiştirmediyetiştiremedi mi

Yetiştirdi kuşkusuz.

Ancak bu yetişenler; ana-babaların; bizim maruz kaldığımız yoksunluğa, yoksulluğa, aşağılanmaya, ötekileştirmeye onlar da maruz kalmasınlar diyerek, elbebek-gülbebek; güvenlikli, steril sitevari ortamlarda yetiştirdiği çocuklar olarak varlık kazandılar. Sokağın tozunu yutmadılar. Arkadaş için kavgaya girip burunlarını kırdırmadılar.

Öyle ki; klimalı ortamlarda bulunmaktan ne soğukta titrediler ne güneşte yandılar. (Deniz veya havuz kenarında bronzlaşmaktan bahsetmiyorum. Dediğim, bal gibi ameleemek yanığı dediğimiz cinsten bir şey) Ne de gece karanlığına kalmaktan korktular, ne eve geç gelmekten çekindiler.

Ak Parti yeni nesiller yetiştirdi tabii ki; en iyi okullarda eğitim alan en az iki yabancı dil bilen, çoğu mastırlı ve doktoralı çocuklargençlerinsanlar yetiştirdiler. Ve bunlara görev de verdiler.

Ne var ki bunların çoğu geldikleri yerin, elde ettikleri statünün kendileri için doğal bir hak olduğunu sandılar ve ona göre müdanasız, hesapsız ve hatta saygısız tipler olup çıktılar. Üstüne oturdukları imkanları atalarının nasıl ve hangi şartlarda oluşturduğunu hiç öğrenmek istemediler, tasa da etmediler.