Din-Medeniyet-Kültür
1
İletişim üstadımız Ali Saydam 20 Mayıs tarihli yazısına M. Kemal'den alıntılayarak tırnak içinde 'Cumhuriyetin Temeli Kültürdür' başlığını uygun görmüş ve şöyle giriş yapmış yazıya;
"Bu söz Atatürk'ün 1936 yılında kadim dostu Afet İnan'a söylediği ve onun notlarında yer alan önemli ifadelerden biridir. Gazi, bu sözle kültürün, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin sadece bir entelektüel süsü değil, varoluşun ve geleceğinin en temel unsuru olduğunu vurgulamış. Kültürün, bir milletin kimliğini, değerlerini, ilerlemesini ve bağımsızlığını şekillendiren asli bir güç olduğunu işaret etmiş."
Görüleceği gibi Üstat bu uzun paragrafla, 'kültür'ün sözlük karşılığından hareketle kültüre "bir milletin kimliğini, değerlerini" belirlemesi mükellefiyetini yükleyerek ve varoluşsal bir anlam derinliği vererek Mustafa Kemal'in bu bağlamda söylediklerini olumlamış; 19 Mayıs'ın hemen ertesinde, yani 19 Mayıs yazısı bağlamında Mustafa Kemal'e övgüler düzüp minnetini ve şükranlarını sunmuş...
Belli bir açıdan baktığımızda söz konusu tespitler ve yargılar doğrudur da...
2
Malumunuz Fransız ihtilali kiliseye yani dine karşı yapılmıştır. Kilise susturulup din işlevsiz hale gelince bir şeyin farkına vardı ihtilalciler. Gördüler ki; o beğenmedikleri din, bireyleri birbirine irtibatlayan, toplumsal bir düzen kurulmasına vesile olan bir ecza imiş. Onun fonksiyonsuzlaşması ile toplumda büyük bir kopuş ve dağılma, korkunç bir kaos oluşabileceğini gördüler.
Vaziyeti erken fark eden ihtilalciler, derhal dinin yerini alacak bir arayışa giriştiler ve 'medeniyet'i icat ettiler.
Ortaya çıkmış olan boşluğu doldurmasıyla ivmelenen medeniyet çok kısa bir zamanda bir ihtilal ürünü, yerel bir değer olmaktan çıkıp evrensel bir vasıf kazandı, hatta zamanla dinler üstü bir din haline geldi. Öyle ki, hiçbir dünyalının bu dine itiraz edemeyeceği bir vasat oluştu. Ve bu yeni din yani medeniyet evrenselleştikçe yerel bütün değerleri bastırmaya, üzerinden geçmeye, onları anlamsızlaştırmaya başladı.