Dil yaresi
Daimî sohbet arkadaşım Enver ile geçen günkü hasbihalimizde, daha çok Enver'in yönlendirmesi ve kışkırtmasıyla 'lisan' ve 'dil' üzerine konuştuk.
Konuştuğumuz kimi hususları sizlerle paylaşalım istedik...
1
Sözlükler, 'lisan' ile 'dil'i birbirinin yerine kullanıp aynı anlamı verseler de, biz bu iki kavramı birbirinden ayırmaya çalışacağız.
Dillisan üzerinde çokça yazılmasına, çeşitli araştırmalar yapılıp, makaleler yazılmasına; çeşitli tasniflere tabi tutulmasına rağmen; aslında hayatımızın göbeğinde yer alan söz konusu ayrım üzerinde pek durulmamış gibi gözüküyor.
Öncelikle söylemeliyiz ki;
İnsanlar aynı lisanı konuştuğu halde aynı dili kullanmıyor olabilir veya farklı lisanlarda tekellüm etseler de aynı dilde birleşmiş olabilirler.
2
Dil konusunda; dil ağzımızın içerisinde bir et parçasıdır... diyenden, dil entelektüel bir üretimdir, bir metafor, hatta bir vehimdir... diyenlere kadar birçok tanım yapılıyor.
Dil konusunda çalışmalarıyla maruf Muharrem Ergin ise dili şöyle tarif ediyor: "İnsanlar arasında tabii bir varlık, kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese, seslerden örülen muazzam bir yapı, temeli bilinmez zamanlarda atılmış gizli bir anlatışım ve söyleyişler sistemi."
Ergin'in bu tanımına kimi dilciler, özellikle dili bir canlı olarak vasıflandırdığı için karşı çıkıyorlar. Böylece taraftarlar ve muhalifler olmak üzere tartışma şu başlıklarla devam ediyor; 1- Dil canlı bir varlıktır. 2- Dil bir iletişim aracıdır. 3- Dil düşünce üretendir. 4- Dil toplumsal bir olgudur. 5- Dil seslerden oluşmuştur. 6- Dil soyut bir kavramdır. 7- Dil birlikte yaşamayla oluşmuş bir olgudur... vs.
Görüldüğü gibi araştırmalarınsöylemlerin neredeyse tamamı dil diye tesmiye edilse de lisana dairdir. Dil neredeyse yok sayılmıştır.
3
Tekrarlamak ve çıkarsamak gerekirse; insanlar aynı lisanı konuştuğu halde aynı dilde buluşamazlar.
Mesela; R. Tayyip Erdoğan Türkçe, Gazzelilerle Arapça konuştuğu halde aynı dilde buluşabiliyor, dil birliği kurabiliyorken anadili Arapça olan Mahmud Abbas bunca olup bitenlere rağmen Gazzelilerle aynı dili konuşmayı beceremiyor, belki de bunu hiç istemiyor...
Yani lisan birliği kişi açısından iradi bir şey olmaktan öte içine doğulan bir hal iken, aynı dili konuşmak bir irade ve çaba gerektirir.
Yine mesela; PKKApo bugüne kadar bütün bölücü ve yıkıcı taleplerini Türkçe, yani bizimle aynı lisanı kullanarak yapmıştır. Ne var ki aramızda ortak bir dilden söz etmek imkansızdır.