1
Acizane; 'remel'i, 'ıztıba'yı, 'hervele'yi biliriz, yapılış gayesinden ve içinde barındırdığı hikmetten de az-çok haberdarız...
2
Nice kelli felli adamlardan, isimlerinin önünde koca koca unvanlar taşıyan akademisyenlerden, tıfıl ya da duayen gazetecilerden, her şeyi bilen ekran bülbüllerinden, ah bir anlığına başbakan/başkan olsan diyen sokak siyasetçisinden, sıra sıra STK başkanlarına kadar bilumum zevat anlaşmışlar gibi; Müslüman halkların (devletler bir tarafa) Gazze konusunda dünyanın diğer halkları (seküler Batılılar) kadar hassas olmadığını... söyleyip/yazıp duruyorlar. Mesela 12 Ekim tarihli yazısında T. Akyol, kendi düşüncesini teyit ve destek için ilahiyat profesörü ve eski İstanbul Müftüsü Mustafa Çağırıcı'nın bu minvalde bir cümlesine atıfta bulunmuş.
Oysa mesele öyle literal/lafzi bir okumayla kavranabilecek ve damgalanacak kadar basit değil.
Doğru; Batı'daki halklar Gazzelilerle dayanışma içinde olduklarını göstermek, İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırımı protesto etmek anlamında daha atılgan ve istekli görünüyorlar.
Ancak bu görüntü, onların Müslümanlardan daha vicdanlı daha merhametli olduğu anlamına gelmez...
3
Batı'nın Gazze konusundaki hassasiyetini iki nedenle izah edebiliriz.
a) Avrupalılar bu vesileyle günah çıkarıyorlar; zira dünyada kategorik olarak sebepsiz ve sınırsız biçimde insan öldürme/soykırım işini onlar/Batılılar başlatmış ve sıradanlaştırılmıştır.
b) İki yıldır İsrail'in/Yahudilerin Gazzelilere uyguladığı soykırım karşısında, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Holokost uygulandı diye Yahudilere gösterdikleri toleransın, desteğin, yardımın hiç de yerinde olmadığı kanaatine varmışlardır ve pişmanlık duymaktadırlar.
4
Hıristiyan Batı iki bin yıldır Yahudiler de dahil insanlığa zulmederek bugüne gelmişlerdir. Evet Batı, Yahudilere de tecrit, getto, sürgün, kıyım gibi gayriinsani yaptırımlar uygulamıştır. Ancak bunlarla beraber kendinden saymadığı başka dinleri, mezhepleri, ırkları, mesela çingeneler, onlara da aynısını yapmışlardır. Dahası kilise otoritesini sürekli tahkim etmek adına, içine şeytan kaçtı/kaçmış iddiası ile kendi halkını yakmaktan da geri durmamıştır.
Buna karşılık Müslümanlar tarihin hiçbir devrinde dinsel ya da etnik bir grubu kategorik olarak ölüme mahkûm etmemiştirler. Her zaman ötekiyle/gavurla iç içe yaşayabildiği/yaşadığı için onlara karşı büyük yıkıma sebep olacak büyük öfke duymamışlardır.