Allahu ekber!

1

Gülen ölmüş... dendiğinde hissiyatımı anlatması bağlamında elan çocukları en yakın komşum olan rahmetli Halil Kantarcı'yı anarak 'Allahu ekber' demek ne saadet.

2

1978 yılıydı hafızam beni yanıltmıyorsa, Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'nda Eğitim Şefi olarak çalışıyordum.

MC hükümetinin ortağı olarak Necmettin Erbakan 'Sanayileşme Hamlesi'ni başlatmıştı. Bizim fabrikamıza da Anadolu'nun üç yerinde kundura fabrikası kurma görevi verilmiş ve bunlardan bir tanesi de Kars-Sarıkamış'tı. (Bu fabrika kuruldu, bildiğim kadarıyla bir müddet çalıştı da...)

Görev yerine getirilecekti getirilmesine de bir sorun vardı.

Diyelim ki fabrika kuruldu, bu fabrikada çalışacak yetişmiş, nitelikli işçi ve ustaları nereden bulacaktık Bunun için fabrika yönetimince bir karar alındı ve dendi ki; fabrikanın fiili kurulumunun yapılacağı süre içinde orada çalışacak elemanlar yetiştirmeliyiz. Bölgeden ortaokul veya lise mezunu çocuklargençler bulup, onları Beykoz'a getirip, fabrikanın içinde zaten var olan çıraklık okulunda hem teorik hem de pratik olarak eğitelim... Eğitim şefi olarak da bu görev bana tevdi edildi.

Bu amaçla bir akşamüstü Kars'a vardığımda kaotik ve harabe bir şehirle karşılaştığımı hiç unutmadım. O gün şehirde büyük bir sağ-sol kavgası çıkmış, camlar kırılmış, çerçeveler indirilmiş, yer yer elektrikler kesikti... Kars kalesindeki bayrağın indirilip, yerine orak-çekiçli bayrak çekildi iddiası neden olmuştu bu çatışmaya. Böyle bir yerde kalmaya cesaret edemeyerek daha önce yapıldığını duyduğum şehrin dışındaki çimento fabrikasına gittim. Beni anlayışla karşılayıp o gece misafir ettiler. Yattığım odada, bir sehpanın üzerinde, fişe takılı, içinde makarası hazır Grundig marka bir teyp duruyordu. Merak işte, her şey hazırken tuşa bastım. Belli ki bir vaaz kasetiydi, bir müddet dinledim, yatmadan...

Sabahleyin beni misafir edenlerle kahvaltı yaparken, gecen nasıl geçti sorularına cevap verirken, hamlık işte; orada bir teyp vardı, gayriihtiyari dinledim, birisi saçma sapan konuşuyordu, kim o dangalak! Deyiverdim. Masadaki havadan ve bakışlardan büyük bir pot kırdığımın farkına vardım ama iş işten geçmişti...

Sonradan öğreniyorum ki; benim dangalak dediğim kişi Fethullah Gülen'miş...

3

Ak Parti iktidarının ilk yıllarıydı, henüz yeni milletvekili seçilmiştik. Çocuklarım da Ak Parti Üsküdar İlçesi Gençlik Kolu müteşebbis heyetinde yer almıştı.

Orada, oğlum Faruk ile diğer müteşebbislerden bir kızımız (sonradan gelinim oldu) arasında duygusal bir yaklaşım olmuş, bu durum dillendirilmiş, aileler henüz tanışmışlardı. O sıralar kızımız Bank Asya'da çalışmaktaydı. Bir gün müdürü çağırıyor ve Hüseyin Besli'yi tanıyor musun.. diye soruyor.