Ağaçlar-yapraklar-dolarlar

Tarih 24 Eylül 1988, Yargıtay DGM'nin kararını onamış, R. T. Erdoğan'ın başkanlığı resmen düşmüş... Böyle bir ortamda Erdoğan'ın 'bu şarkı burada bitmez' diye bitirdiği o meşhur basın toplantısında, Şehzadebaşı Camii'nin duvarlarına yaklaşmış bir kadının taşıdığı pankart, o günün en belirgin nişanelerinden biri olarak kayıtlara girecekti...

"Başkanım diktiğin ağaçlar da ağlıyor..."

Yaklaşık 11 yıl sonra bu aziz şehre başkan olan başka biri de çıkıp; "beni yapraklar alkışlıyor" diyecekti...

Şimdi anlaşılıyor ki; onun kastettiği yapraklar Erdoğan'ın diktiği ağaçların yapraklarıymış zahir. Lakin bu söz bir aldatmaca sözüymüş, bir kamuflaj örgüsüymüş...

Ola ki bir hışırtı duyarız da sesin peşinden gidip dolar sayma törenlerine rastlayabiliriz diye ön almak, gerçeği saptırmak için söylemiş o sözleri söz konusu kişi...

MASUMİYET KARİNESİ'YMİŞ

Söz alan herkes, önce bir ağzını yıkama babından; masumiyet karinesinden bahsediyor.

İnsanlığın ulaştığı önemli bir merhaledir masumiyet karinesi, doğrudur.

Lakin; İmamoğlu hakkındaki hukuki süreçte bu kavramın yeri yoktur bizce. İmamoğlu vakasında masumiyet karinesinden bahsetmek kerizlik karinesi anlamındadır.

Taraftarlık hastalığından ve prangasından kendini kurtarabilen her ortalama zeka sahibi biliyordur ki, bu şahıs, geldiği günden beri hukuksuz davranıyor, haddini aşıyor, çalıyor, çırpıyor, savuruyor, satın alıyor ve satıyor... da.

Herhangi bir diploma alamayacak kadar kıt zihinli bu şahsın ne var ki katakulli işlerinde oldukça becerikli olduğu ta baştan belliydi, gören gözler için.

Bu kriminal tipin İstanbul'un başına kimlerin günahıhatasıkabahati nedeniyle bir bela olarak geldiği dünün de sorusuydu bugünün de...

Yani; söz konusu şahsa, şimdiden; hırsız, dolandırıcı, üçkağıtçı, muzur, vs. denmesi ona dair masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelmez, aksine bir gerçeğin terennümü olur.