Daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Eşi Emine Erdoğan'ın, Gazzeli çocuklar için, ABD'nin First Lady'si Melania Trump'a yazdığı mektubun mürekkebi kurumadan, İsrail bir savaş ve insanlık suçu daha işledi. Bir kez daha hastane bombaladı. Bu cüretin nedenlerine geleceğim ama önce Emine Erdoğan'ın Gazze'deki masumların sesi olan mektubundan bahsedeyim. Uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandıran bu mektup, başından bu yana en büyük acıyı çeken Gazzeli kadınlar ve çocuklar için umutları artıran belki de bugüne kadarki en etkili girişimlerden biriydi. Çünkü kalbi olan, aklı olan tek bir insan bile 'Ukraynalı çocuklara gösterilen hassasiyeti Gazzeli çocuklardan esirgemeyin' çağrısının haklılığını tartışamaz. Haklılığımızı ya da doğruluğumuzu vurgulamak için 'yüzde bir milyon' deriz ya işte o kadar haklı, işte o kadar gerekli bir çağrıydı bu.
Bırakın 'yüzde bir milyonu', Ukraynalı çocuklara gösterilen hassasiyetin, yüzde 1'ini Gazzeli çocuklara gösterseydi 'egemen güçler'; dünya çok daha yaşanası bir yer olurdu. Fakat gelin görün ki İsrail'e ve destekçilerine hiçbir şey işlemiyor. Dün Gazze şeridinin Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi'ne saldıran İsrail yine zalimliği ile bütün dünyanın gündemindeydi. Ama ne çare; İsrail'i büyük bir nefretle kınayanların arasında bu adaletsizliği durdurmaya yetecek sayıda devlet başkanı yoktu.
Dün de yoktu bu vicdan, ondan önceki gün de. Ve ne yazık ki, bundan sonraki günler için de barışa ilişkin bir umut ışığı yok.
Eğer Melania Trump, Ukraynalı çocuklar için yazdığı gibi Gazzeli çocukların korunması için de bir mektup yazsaydı... Dünyadaki bütün first lady'ler Emine Erdoğan'ın çağrısına kulak verseydi... İsrail dün yine de o hastaneyi bombalayabilir miydi 4'ü gazeteci 15 sivili, üstelik hastanede bombalama cüretini gösterebilir miydi Cevaplarını bilmiyoruz, bilemiyoruz. Ancak tarihe bakınca barışın tesisinde kadınların genelde son aşamada devreye girdiğini ve barışın da daha kalıcı olduğunu görüyoruz. Yakın tarih ya da uzak tarih fark etmiyor, acılar kemiğe dayandığında tıpkı Sabin Kabilesi'nde olduğu gibi kadınlar sonunda canı pahasına da olsa kendini ortaya atıyor.
Efsaneyi hatırlayalım, Antik Roma döneminde Sabin Kabilesi'nin kadınları, yıllardır süren savaşı ancak meydana gelip kendilerini ve çocuklarını iki ordu arasına atarak durdurabilmişlerdi. Bu kadar kanlı olmasa da tarih, barış için büyük cesaret gösteren kadın örnekleriyle dolu. Savaşlar ve iç çatışmalarda kalıcı barışın sağlanması için kadınların şiddetten uzak alternatiflerin devreye alınmasındaki rolü hep ilgimi çekmiştir. Kolombiya, Kuzey İrlanda, Ruanda, Filipinler, Liberya ve Filistin... Balkanlar'da Srebrenitsa Anneleri, Arjantin'de Plazo De Mayo Anneleri, Türkiye'de Diyarbakır Anneleri ve daha niceleri... Kadınların barışa büyük katkı sağladıkları yakın tarihten hatırlayacağımız örnekler. Ama İsrail- Filistin savaşı farklı. İsrail'in Gazze zulmünü tarih kitapları bambaşka bir hikaye olarak yazacak. Bu adaletsiz savaşta kadınların ve çocukların ölmesini dünya bir kabusu yaşar gibi izliyor. Acılar kemiği çoktan deldi geçti, Gazze'de kadınlar ve çocuklar ateşin ve açlığın tam ortasında. Ama bazı gözler hala açılabilmiş değil, bazılarının kalbi hala taş gibi.