Geçen gün Köfteci Yusuf olayı ile ilgili elime dijital mecraları inceleyen bir algı analizi geçti. Analizi (bugünlerin moda tabiriyle) bir 'dijital ajans' yapmış. Piyasanın yakından tanıdığı bu ajans, 07-14 Ekim tarihleri arasında X, Facebook, Instagram, Pinterest, Reddit, haber siteleri, forumlar ve video içerik mecralarında konuyla ilgili konuşmaları incelemiş. Rapordaki içerikler iki bölümde ele alınmış, Köfteci Yusuf'un sahibi Yusuf Akkaş'ın videolu açıklamasından önceki ve sonraki konuşmalar diye. Sonuç; Köfteci Yusuf'un açıklamasından önce yani 07-10 Ekim arasında şirkete yönelik pozitif algı yüzde 16 ve negatif algı yüzde 66 iken, videolu açıklama sonrasında yani 10-14 Ekim tarihleri arasında negatif algı yüzde 22'ye düşmüş ve pozitif algı da yüzde 60'a çıkmış.
Aslında bu konuya girmeyi hiç düşünmüyordum. Köfteci Yusuf'un videolu açıklamasını da izlememiştim. Madem açıklama sonrası algı pozitife dönmüş, özür filan diledi herhalde diye düşünüp bir bakayım dedim. Ve Yusuf Akkaş'ın 35 dakikalık videosunu izledim. Tam bu noktada önce şunun altını çizeyim, bu yazı Köfteci Yusuf haklıdırhaksızdır, mafya bu markaya çökmek istemektedir veya konu siyasidir filan gibi tartışmalarla ilgili bir yazı değil. Bu, doğrunun içine yanlışlar karıştırılarak nasıl algı oluşturulduğuna, sosyal medyadaki paralıparasız manipülasyona, iletişimin ve kullanılan dilin önemine dikkat çekmeye çalışan bir yazı. Videoyu izlemeden önce Yusuf Akkaş'ın özür dileyeceğine ilişkin bir beklentim vardı. Bir de herkesin aklındaki sorulara cevap bulacağımı düşünmüştüm:
Bakanlığın açıkladığı test sonuçları yanlış mı
"Biz Türkiye'nin 6'da birinin etle ilgili tedarikçisiyiz" diyen Yusuf Akkaş'ın bütün bu üretim sürecinde her anı bilmesi ve kontrol etmesi mümkün mü
Bir anlık bir zafiyet sonucu kötü niyetli birilerinin operasyonuna kurban gitmiş ve bu işte yüzde bir milyon mağdur olsa bile Yusuf Akkaş'ın, en azından domuz eti yemeyi asla tercih etmeyecek müşterilerinden özür dilemesi gerekmez mi
İşte bu duygu ve düşüncelerle izlemeye başladığım videoda açık söyleyeyim; Yusuf Akkaş'ın bırakın özür dilemeyi sanki bizim kendisinden özür dilememizi beklediği sonucuna vardım. Büyük bir ustalıkla konunun etrafında dolaşıyor ama akıllardaki hiçbir soruya net bir cevap vermiyor. Yusuf Akkaş açıklamasına, 'nasıl selam vereceğimi bilemiyorum' diyerek başlıyor ve toplumsal kutuplaşmanın da ürünü olan farklı kesimlerin farklı selamlama ifadelerinin hepsini birden sayıyor. Memleketin sosyolojine bilimsel olarak ne kadar vakıf bilemiyorum ama psikolojik olarak herkese hitap edecek şekilde söze giriyor. Kendi müşteri kitlesi olduğunu düşündüğü kesime uygun; 'esnaf ağzı' da diyebileceğimiz bol şükürlü bir üslupla konuşuyor. Konuştukça açılıyor ve bir ara, bu açıklamayı iletişim profesyonellerinden destek almadan 'kendim olarak hazırladım' diyerek her şeyin doğal olduğu imasında bulunuyor. 35 dakikalık açıklamaya göre neredeyse ülkedeki herkes ama herkes suçlu. Et tedarikçileri, süper marketler, devlet, bakanlar, siyasi partiler, zabıtalar... Aklınıza kim gelirse suçlu ama 12 bin kişinin çalıştığı