Bazen ihmal ihanettir

Toplumdaki şiddet vakaları her geçen gün artıyor. Önceki gün iki sürücü arasında korna çalma nedeniyle başlayan tartışma, meydan savaşına döndü. Birbirlerine bıçak, tekme, yumruk, sopa ve taşlarla saldıran iki grup arasındaki kavgada 5 kişi yaralandı.

Trafik kavgaları, akran zorbalığı, aile içi şiddet, gençler, orta yaşlılar ve yaşlılar fark etmiyor bütün toplum hedefte. Suça sürüklenmiş çocuk sayısındaki artış ise endişe verici. Resmî kayıtlara göre, suça sürüklenen çocukların sayısı 2010'da 83 bin 393 idi. 2024'te ise bu sayı 178 bin 834'e çıktı

KADEM 5. Olağan Kurulunda "Türkiye bir kâbusa gidiyor... Açık konuşmak gerekirse, çocuklarımızın zihinleri ve gönülleri kontrolü tamamen bizim dışımızda olan sanal bir dünyanın tesiri altındadır"diyen Sayın Cumhurbaşkanı, tehlikenin kaynağına dikkat çekiyor.

Özellikle çocukları ve gençleri suça iten nedir Nelerden etkilenir ve hangi araçlar ile suça yönlendirilir

İnfaz yasası düzenlemesi çalışmaları var. Ancak asıl tehlike suça giden yolda. Karşılıksız kalan suçların, başkalarını da suça nasıl teşvik ettiğini anlatmaya çalışan Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo'nun "Kırık cam teorisi" suçlara yeterli tedbir alınmadığı ve yaptırımlar uygulanmadığı takdirde, ortada kalan "kırık cam" yani karşılığını bulmayan suç insanlara istediğini yapabilme cesaretini vermekte ve zincirleme bir etkiyle akıl almaz sonuçlara yol açmaktadır.

Medyaya yansıyan 1. Yargı Paketinde çocuk adaleti alanında sadece cezalandırma değil topluma kazandırma adına en insani düzenlemelerin yer aldığı belirtiliyor.

Bizim kastettiğimiz ise çocuklar ve gençler için"suç işlemeye iştahlandıran şartların ve ortamların"hayatımızdan çıkarılmasıdır.

Toplum ve özellikle çocuk ve gençleri suça iten "operasyonların"iki aktörü var. Biri ne kadar çok arkadaş bulursa hayatının o kadar iyi olacağını zannederek bir güvenlik şemsiyesi arayanların sığındığı sosyal medya. Ve "bir gruba ait olma"arayışındakileri avlayan "toplayıcılar"

Kimdir bunlar.. Yakından bakalım. Bir Rus sosyologun paylaşımında "Türk dizilerinden dolayı insanlar yozlaşıyor mu.."sorusuna cevabı;

"Evet, aynen öyle oluyor. Entrika, dedikodu, saldırganlık, acımasızlık ve aldatma. İnsan bunları izlediğinde"hayatın normali böyle" diye düşünmeye başlıyor (suç meşrulaşıyor.) Yani farkında olmadan buna inanıyor. İnsan bu şekilde yaşamak istemez ama bu dizilere odaklanmaktan dolayı beyindeki sinirsel bağlantı ve devreler bunu kopyalıyor. Bir süre sonra aynısını o da yapıyor..."

Tekrarlanan senaryo izleyenin hakikati oluyor.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)