Sözcü'nün duayen post-modern yazarlarından Saygı Öztürk'ü aramış. "Alo ben Yeşil" demiş. Yarım saat telefonda konuşmuşlar.
Gerçi herkes bilir ama yine de hatırlatalım. 90'larda faili meçhul cinayetlerle anılan, kod adı "Yeşil" olan hiçbir zaman bulunamayan Mahmut Yıldırım. Dönemin "karanlık", "derin" ismi. Sağ mıdır ölü müdür bilinmiyor. (Yılar önce infaz edildiği söylenir.)
Her neyse köşesinde yazdı bunu. İçinde de bi'şey yok ha.
Neyse ki İçişleri Bakanlığı açıkladı. Bir mahkum (C.A.) bir açık cezaevinden aramış, "ben Yeşil" demiş, içini Saygı Öztürk'e dökmüş. Yani arayan Yeşil değilmiş!..
Ulan ne konforlu gazetecilik be!..
İstediğin palavrayı sıkabiliyorsun. "Beni Yeşil aradı, 90'lardan fırlamış gelmiş" diyebiliyorsun. Okuyucun bir gün olsun; "ne diyosun lan!" demiyor. Ardından ikinci bir palavra sık, devlet doğrulamak için peşinden koşsun dursun. Foyan ortaya çıkınca, "yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşasın cumhuriyet, yaşasın laiklik..." diye bağırıyorsun, bir anda pirüpak oluyorsun. Yürrü be aslanım!..
Asıl soru şu. Nerden çıktı Yeşil, neden bugün.. Yeşil 35 sene sonra çıkıp neden Saygı Öztürk'ü aramış. O dönemde adı faili meçhul cinayetlerle anılan, birçok ismi infaz ettiği söylenen Yeşil.
Bildiğimiz tek şey var. Terörsüz Türkiye sürecinden rahatsız olan mahfiller, süreci zehirlemek için aportta bekliyor. Herkes görevini yapıyor.
Palavrası ortaya çıktı, Sözcü kitlesi mutlu. Dün "Yeşilli" bir yazı daha yazdı. (sıvama bölümü!)

6