Tak Atatürk rozetini, işi götür!

Aylardır "yapan da", "eden de" CHP'li deyip duruyoruz. Elhak yalan da değil, olanı söylüyoruz.

'İtirafçı' ya da 'ifşaatçı' CHP'li, yani "içeriden" ise daha kıymetli değil midir.. Öyle ya, bizzat yaşayandır, tecrübe edendir, içeriden görendir.

Bunun en iyi örneklerinden biridir eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu.

CHP'yi şöyle tarif etmişti;

"CHP benim partim, bugüne kadar Türkiye'yi nasıl yöneteceğini, Türkiye'nin belli başlı problemlerinin neler olduğunu ve bunların çözüm üretilip ülkenin refaha çıkartılacağı o sorunlardan kurtulacağı yönünde bir yol haritası belirlememiştir.

Ekonomide terörde ne yapmak lazım, dış politikada ne yapmak lazım ve ülkeyi nasıl yöneteceğini bilmiyor!

CHP'nin politika yapacak üretecek bir mutfağı yoktur!"

CHP'yi böyle özetleyen Aziz Kocaoğlu ayrıca şunu da söylüyor; "Ben 65 sene önce oy pusulası dağıttım. Hiçbir zaman adamcı olmadım."

Anlayacağınız Aziz Bey 'öz hakiki CHP'lilerden biri.

CHP'deki mevcut "rüşvet", "hırsızlık", "yolsuzluk" davaları ve "taht kavgaları" da benzer tartışmalar üzerinden yapılmıyor mu

Kim "düz" CHP'li, kim "öz hakiki" CHP'li, kim "kökten" CHP'li, kim "öz" Kemalist CHP'li, kim "en" CHP'li, kim devşirme CHP'li.., ila ahiri...

Hangi CHP'li kategorisinde bilemiyorum ama eski CHP'li vekil (yani CHP'yi içeriden bilen biri) Barış Yarkadaş da şöyle diyor;

"Rüşvet ve irtikap iddiaları... Bunları siz üstünü örterek, konuşanlara "AK Partili mi oldun" diye itham ederek durduramazsınız. Ben partime yakıştıramadığım bir şey varsa çıkar konuşurum. Ne güzel, tak Atatürk rozetini, eline de bir Türk bayrağı, ondan sonra arkadan işi götür. 80 bin lira maaş al, 1 milyonluk hayat yaşa, görmüyor muyuz kardeşim. Lüks arabalarla gez, yoksula hikaye anlat. Kendin de partinin üzerinden lüks bir hayat kur. Kardeşim bu benim babamın oğlu da olsa ben buna itiraz ederim"